GÜRKAN AVCI yazdı
(DESAM) Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Başkanı)
Türkiye, Demokrat bir kadro hareketiyle kurtulur…
ABD soğuk savaş döneminde güvenlik amaçlı olarak ‘Yeşil Kuşak’ çatı projesi inşa etti. Milliyetçi ve muhafazakâr hareketlerin birçoğu, hatta sol hareketlerin bir bölümü ve ‘Türk Siyasal İslam’ı da işte bu çatı projeden evirilmedir.
İşte bu milliyetçi, muhafazakâr ve sol hareketler toplumun tamda en muhtaç kesimlerini demokrasi, eşitlik, açıklık, şeffaflık, eşit yurttaşlık, inanç özgürlüğü, kadın, çocuk, hayvan, çevre ve insan hakları gibi değerlerden ideolojilerle soslanmış konjonktürel menfaatler karşılığında razı ederek vazgeçirmiştir.
Yeşil kuşak projesinden evrilme bu hareketler kendilerine tahsisli son petrodolarlarla Türk toplumunu yoğun bir manipülasyon ve dezenformasyon bombardımanına tabi tuttu.
İktidar, makam, korunma, intikam ve para uğruna hemen her kılığa girdi, her kirli ortaklığa ve danışıklı mücadeleye karıştı. Siyasal İslam, yabancı istihbarat örgütlerinin özel laboratuvarlarında itinayla hazırlanan GDO’lu - hibrit bir İslam inancını topluma ve toplumun kadim kültür ve değerlerinin üzerine her cepheden propaganda etti, ahlaksızca dayattı.
Genetiği bozunuma uğramış hibrit Türkçülük, Kürtçülük, Atatürkçülük, Ulusalcılıkta öyle. Kasıtlı olarak yoksul ve kasıtlı olarak eğitimsiz bırakılmış halkın dimağında evrensel demokratik değerlerin ve yurttaşlık ahlakının bir türlü aşı tutmamasının nedeni işte bu GDO’lu hareketlerdir…
Bu topraklara ait olmayan inorganik içerikli bu siyasi hareketler Anadolu’nun binlerce yıllık tecrübesiyle yoğrulmuş kültür, gelenek, tarih, dostluk, barış ve inanç-moral değerlerine asimetrik savaş açmıştır. Demokrasiyi umursamayan, özgürlüklere düşman, insan-hayvan-çevre hakları gibi bir derdi bulunmayan, eşit yurttaşlık ve adalet gibi kriterleri tanımayan, güç-çıkar ve iktidar karşısında kulluktan ve el açmaktan yüksünmeyen geniş bir ideolojik ve varoş nüfusun artmasına sebep de bunlardır.
Çağdaş dünya bilgi ve kültür toplumundan dijital çağın evrensel bilinç/değer kodlarına doğru koşar adım ilerlerken bu yerli işbirlikçi yapılar yüzünden Türkiye’nin zihinsel gelişimi ilerlemek yerine geriledi ve yozlaşma tavan yaptı. İslamlaşma, milliyetçilik, sosyal demokrat değerler kılıfıyla yapılan tüm politikalar en büyük zararı İslam’a, milliliğe ve sosyal yapıya verdi.
Sağ siyasetle çatışan sol hareketler de; toplumun sosyal dokusunu perişan etti ve sol gözünü bozdu, kör etti.
Demokrasinin ve cumhuriyetin nimetlerini uğrunda pek mücadele etmeden önünde altın tepside bulan Türk toplumu bu değerleri sahiplenemediği gibi mana ve kıymetini de bilemedi ve küçük şahsi çıkarlar karşılığında elinin tersiyle itti…
Küresel oligarkların eskimiş Türkiye mümessili oldukları halde kendilerini ‘Yerli-Milli Derin Yapılanmalar’ diye pazarlayan vesayet odakları da yenidünyanın yeni konseptiyle iş tutan bu konsorsiyuma milletin ve devletin ali menfaatleri için değil şahsi ikbal ve rant mevzilerini kaybetmemek için savaş açtı.
Toplumu eğitmeyen, insanını küçümseyen, halkına insanca ve onurlu bir yaşam sağlamayan, milletini köle gibi güden sözde ‘Yerli-Milli Derin muktedirler’ iktidarlarını ‘Türkiye Siyasal İslam Konsorsiyumu’na bırakmak/kaptırmak zorunda kaldı.
Eski veya yeni derin devlet yapılanmaları (!) tarafından yönetilen her iki Türkiye’de de halkın, bireyin, yani insanın değeri yok. “Kalan sağlar bizimdir” mottosuyla yoluna devam ediyorlar.
Açlığa, yoksulluğa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, işsizliğe, çağdışı bir eğitime, ilkel ideolojilere alıştırılmış vasıfsız kalabalıkları güdücü enstrümanlar arasına şimdi birde hastalıklı bir din ve milliyetçilik sopası daha güçlü bir şekilde eklenmiş durumda.
Öyle ki; gerçek dinle, çağdaş milliyetçilikle, halkçı sosyal demokrasiyle alakası olmayan, mantığı tartışılmayan, kati bir şekilde emre itaati telkin eden; günahlar, sevaplar, yasaklar, ama’lar, fakat’lar, kural ve kaideler ihdas etmek suretiyle yeni bir toplum yaratmak ve eski toplumu konsolide etmek için kullanılan bir din, milliyetçilik, ulusalcılık ve devlet-i ebed müddet sopası…
Demokrasi ahlakını özümseyip hayatının her alanına uyarlayabilen inançlı, bilinçli ve çağdaş bir toplum için tüm düşünsel altyapılardan gelen demokratlardan müteşekkil bir kadro hareketinin sinerjisine ihtiyaç var.
Aksi takdirde hemen tamamı ilkel, çağdışı ve hastalıklı/hormonlu kripto ideolojileri savunan Türkçü-Kürtçü-İslamcı-Ulusalcı partilerin toplumsal taciz ve manipülasyonları asla son bulmayacak.
Bu toprakların ezgin, kara yağızlı delikanlıları, genç kızları gün yüzü göremeyecek. PKK-FETÖ-DHKPC kumpasları ile bu ülkenin yoksul-garip ailelerinin gençleri kriminalize ile saf dışı edilerek, oyunun dışına atılmaya devam edilecek.
Sırf iktidara gelmek, yahut rant hattı oluşturmak gayesiyle: demokratik olgunluğa ve siyasi bilince ulaşamamış toplumsal kesimlerin her türlü dini-milli-etnik ve mezhepsel zaaflarını istismar eden; halkın insani temel ihtiyaç ve güdülerini haksız, hukuksuz, vergisiz kazanç ve rüşvetler dağıtarak siyasi çıkarlarına alet eden; bireylerin geleceğe dönük ümit ve hayallerini basamak için kullanan bu kripto ideolojik partilerden kurtulmanın tek çaresi demokrat bir kadro hareketinden geçiyor…
Aslında böylesi bir kadro hareketini bekleyen özgül ağırlığı yüksek, yurtsever, bilinçli, demokrat ciddi bir toplumsal kesimde var Türkiye’de. Bu toplumsal kesim Türkiye’deki diğer yaygın toplumsal kesimlere göre iş işten geçtikten sonra değil eğitim ve öğretimle de gerçekleri görüyor, öğrenebiliyor.
Daha özgür, daha müreffeh, daha onurlu, eşitlikçi ve adaletçi bir Türkiye’de yaşamak isteyen bilinçli ve vatanperver bu kesim toplumun tamamını temsil eden demokrat kadro hareketini iktidar da yapar…
İktidarın bedeli de; uğrunda mücadele etmektir ki doğru ve samimi bir mücadeledir kastım. Demokrasi bu sefer altın tepside önümüze gelmeyecek çünkü… Son tahlilde eski ve yeni sözde milli-yerli ‘Derin’ muktedirlerin baş hamisi konumundaki ABD ‘Yeşil Kuşak’ çatı projesinde tekrar bir konsept değişikliğine gitmeye başladı ki şu günler toparlanmak ve harekete geçmek için çokça da mümbit…
Haddizatında ABD’nin geçmişte himaye ettiği kimi siyasi hareketleri gözden çıkaracağını açıklaması, bu sözde antiemperyalist yapıların iflasından kesinlikle bağımsız olmayacaktır.
ABD bu yapıların yerine yeni taşeronlar buldu ki; içeride tam bir aldatmaca, hamaset ve otoriterizm dışarıda ise halka rağmen işbirliği, itaat ve onursuz bir boyun eğme üzerine kurulu ahlaksız düzenin ‘Derin’ muktedirlerinin konfor, şatafat ve sefalarının sonuna gelindi.
Türk halkı emperyalist çetelerle işbirliği yapan ‘Derin’lerin ve onların uzantısı sözde Türkçü-Kürtçü-İslamcı-Ulusalcı siyasilerin halka rağmen ve halka karşı yaptıkları vesayet ve vekâlet savaşlarından çok çekti.
Askeri vesayet kalkarsa demokrasi gelir sözlerinin fos çıkması da bunun en güncel delili oldu. Eşitliğin, insan haklarının ve adaletin kirli yöntemlerle değil, ancak demokrasi ve bilimin rehberliği ve hukukun üstünlüğü ile egemen olabileceği bir kez daha anlaşıldı.
Filhakika eğitimden bilime, sanattan kültüre, ekonomiden sosyal hayata kadar her şeyi, bireylerin her türlü davranışlarını dâhil toplumu üretim, adalet, eşitlik ve demokrasi odaklı birleştirecek ve özde milli ve yerli bir perspektifle seferber edecek Demokrat bir kadro hareketiyle ABD’nin, Batının, Rusya, Çin ve tüm emperyalizmin baskı ve dayatmalarına karşı koyabilir; ilkel, çağdışı hibrit ideolojileri topluma bulaştırmakla mahir işbirlikçi partilerin tasallutundan kurtularak barış ve bereket dolu bir ülke inşa edebiliriz.
Bu sarmaldan kurtulmak için temel ihtiyacımız herkes için daha çok hak, hukuk, özgürlük, demokrasi ve refah sağlamayı temel kriter olarak bellemiş her kesimi temsil eden demokrat bir kadro hareketidir.
Bunu başaramazsak yüksek olasılıkla da bugünleri dahi mumla arayabiliriz. Zira ülke olarak çok bedel ödeyerek geldiğimiz bu noktadan geri gitmeyi yahut aynı yerde kalmayı kabul etmemeliyiz
Bu Haber 444784 Defa Okunmuştur