GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Geçen haftalarda ABD Temsilciler Meclisi birden bire bir “araştırma” kararı aldı..
Bu araştırmanın ilginç içeriği ne idi?
“Türkiye’de ki Ülkü Ocaklarının, Terör örgütü grupları olup, olmadığı”..
Peki, ABD Temsilciler Meclisini bu kararı almaya iten sebepler mi oluşmuştu?
Öyle ya … 12 Eylül 1980 öncesi bütün Sol örgütlerle çarpıştık, birbirimize silahlar sıktık..
Ve biz o zamanlar ABD’yi hedef alarak, “Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin.. Her şey; Türkiye ve Türklük için” diye sloganlar atıp, pankartlar asıyorduk..
Bütün bu karşı duruşlarımıza rağmen, ne ABD, ne de başka bir Emperyal güç Ülkü Ocaklarını; Terör grupları olarak göstermedi..
12 Eylül 1980’de Askeri darbe oldu..
Hepimiz çeşitli Cezaevlerin konulduk.. Biz, Ankara’da olduğumuz için Mamak Askeri Cezaevine konulduk, yine Mamak’ta ki Askeri Mahkemelerde yargılandık..
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasının İddianamesi 2 Bin sayfa idi..
Şimdi yazacağım püf noktaya dikkat edin..
İddianamelerde Ülkü Ocaklarına ve MHP yöneticilerine atılan suçun nevi; “Silahlı çete kurmak ve Anayasal düzeni silah zoru ile değiştirmeye kalkışmak”..
Aynı suç nevi, bütün sol örgütlere de yazılmıştı..
Yani; “Terör örgütü” ifadesi asla yoktu..
“Silahlı çete” diye adlandırdıkları; Ülkü Ocakları idi..
MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş ve MHP yöneticilerini de “silahlı çete kurmak” suçu iddiasıyla yargılıyorlar idi..
Yani; MHP yöneticilerini “silahlı çete kurmaktan” yargılayıp, mahkum ettikten sonra, Ülkü Ocakları mensupların işledikleri suçlardan ötürü de MHP’yi kapatmak amacı hesaplanmıştı..
Oysa o zaman Ülkü Ocakları, Ülkücü Gençlik Derneği ve Ülkü Yolu dernekleri, MHP’nin dışında resmi olarak kurulan derneklerdi..
Elbette ki Ülkücü kuruluşlar ve MHP düşünce olarak aynı çizgide idi..
Kurnazca hazırlanan bu iddianameyi kimler hazırlamıştı?
Cezaevinden çıktıktan sonra, Türkeş’in; Ankara Bahçelievler semti 2. Cadde üzerinde açtığı ofisine gittiğimde, bana inanılmaz bir bilgi iletti..
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davası İddianamesini hazırlayan Savcı her ne kadar Nurettin Soyer gözüküyor ise de, İddianame içerik metnini yazıp, çizenler başkaları idi..
Kimdi bu isimler?
Uğur Mumcu, işkenceci emniyetçiler Zeki Kaman ve Dürüst Oktay, Kenan Evren’in evinde özenle hazırlayıp, Askeri Savcı Nurettin Savcı Nurettin Soyer’e vermişlerdi..
Hatta bir gün, iddianameden bihaber olan Savcı Nurettin Soyer, Uğur Mumcu’ya telefon ederek, aynen şöyle sitem etmiş;
“İddianame çok karışık, işin içinden çıkamıyorum, lütfen duruşmalardan önce gelin de ne gibi kararlar alacağımızı belirtinde rahatlayalım”..
Evet… Gerçekten de iddianame çok karışıktı.. Bende darbe öncesi Ülkücü- Milliyetçi Adliyecilerin Başkanlığını yaptığım için özellikle Ceza davaları konusunda epeyce bilgim var idi..
Ve bir duruşmada sabrı taşan Alparslan Türkeş, sanık sendeleyesinde savunma yaptığı sırada elinde tutuğu o 2 bin sayfalık İddianameyi Savcı Nurettin Soyer’in suratına doğru fırlattı..
“Alın, zaten düzmece suçlamalarla hazırlamışsınız, istediğiniz gibi karar verin” dedi..
Dedik ya.. Amaç; Ülkü Ocakları mensuplarının işledikleri suçların azmettiricisi olarak Türkeş ve MHP yöneticilerini gösterip, mahkum etmekti..
Ve diğer dikkat eken ayrıntı şu idi.. Bizi; Ankara Bahçelievler Ülkücü Gençlik teşkilatı olarak ayrı bir iddianeme ile yargıladılar.. Zannedyorlardı ki; onlarca katliam çıkacak, onlarca bombalama çıkacaktı.. Ve Bahçelievler teşkilatı ile MHP'yi mahkum edeceklerdi.. Ama hevesleri kursaklarında kaldı, hepimiz Beraat ettik..
Türkeş bu kumpasın farkına vardı.. Ve Mahkeme heyeti Türkeş’e Ülkü Ocaklarını sorduklarında aynen şu savunmayı yaptı;
“Ülkü Ocakları, MHP dışında kurulan resmi bir dernektir.. MHP ile organik bağı yoktur.. Bu derneği kuran vatansever gençler; siyasi düşüncelerine göre, MHP’yi kendilerine daha yakın gördükleri için, MHP saflarında durmayı tercih etmişlerdir.. Yani; MHP’yi kendilerine siyasi aksiyon olarak seçmişlerdir.. Bu yüzden olaylar konusunda bizim, Ülkü Ocaklarına talimat vermemiz söz konusu olmadığı gibi, bizlerde kendilerine sık, sık uyarılar yaparak; çekilmek istenildikleri çatışma ortamı tuzaklarına düşmemeleri için dikkat etmeleri nasihatlerde bulunmaktaydık”..
Tabi yargılanan Ülkü Ocaklılara da sordular; “Talimatları Türkeş’ten, MHP yöneticilerinden mi alıyordunuz?” diye
Hiç kimse “Evet talimatı Türkeş veya şu MHP yönetcisi verdi” demedi..
Haa 12 Eylül öncesi Ülkü Ocakları Başkanını ve yöneticilerini MHP yöneticileri veya Türkeş’mi atıyordu?
Asla…
Ama şimdi bakıyoruz.. Apayrı bir Eğitim ve Kültür Vakfı olan Ocağın Genel Başkanını bizzat Devlet Bahçeli atıyor..
Eğitim ve Kültür Ocakları olarak görünen Ülkü Ocakları, seçimlerde; sokaklara MHP bayraklarını asmayı üstlenmiş, MHP Genel Başkanı ve yöneticilerinin talimatları ile hareket eder olmuşlar..
Eğitim ve Kültür Vakfı olma amacından çıkarılmış, siyasi parti MHP yöneticilerinden emirler almaktadırlar..
İşte bundan dolayıdır ki; bizzat MHP yöneticileri tarafından atanan ve emirler alan Ülkü Ocakları Genel Başkanı ile illerde ki Ocak başkanları kendilerini MHP yöneticilerine “kabul” ettirme çabası ile MHP Genel Başkanını ve yöneticilerini eleştirenlere karşı; zaman, zaman fiziki ve sözlü saldırılar tertiplemişlerdir..
Haa bu saldırlar; Devlet Bahçeli ve MHP yöneticilerinin bilgisi dahlinde mi yapılmıştır.. Asla …
Bu tür saldırlar başkanların sadece psikolojik üstünlük gösterme hareketidir..
Hele, hele bir de MHP’nin bazı yöneticileri çıkıp, bu saldırıları “hoş görme” gözüyle;
“Ne yapalım, bu davanın delileri var.. Onlar kendi iradesiyle hareket ediyorlar” derse, işte Ocaklarda ki gençler de kendilerini teşkilatlarda göstermek ve kabul ettirme psikolojisi ile suç işlerler..
Yazıktır, günahtır.. Hele, hele eski Ülkü Ocakları yöneticilerine yapılan saldırlar ve hakaretlerde alçaklıktır..
Ülkü; idealdir, Ülkü; sevda yoludur.. Ülkü; Türklüğün, Türkçülüğün nizam-ı alem yoldur.. Ve Ülkü; bütün insanları sevmektir..
Ülkü yolu; şahısların ve siyasilerin badigartlığını ve fedailiğini yapma yolu değildir..
Binlerce Ülkücü bunun için mi Şehit oldu?
Binlerce Ülkü neferi bunun için mi ağır çileler çekti?
Ülkü Ocakları artık titreyip kendine, aslına, davasına ve özüne dönmelidir..
Tabi ki bu tür şahsi saldırılar “Bölücü Terör” niteliği taşımaz..
Anlıyorum ki; ABD Temsilciler Meclisi; Ülkü Ocakları mensuplarının Türkiye’de ki şu an ki şahsi saldırılarını fırsat bilip, Terör grubu olarak değerlendirme mantıksızlığına düşmüştür..
Binlerce insanı katleden, eli kanlı terör örgütü PKK’ya ve diğer birçok terör örgütlerine her türlü desteği açıkça veren ABD araştırsın bakalım.. Ne çıkacak?
Ve anlıyorum ki; bu karar işinde bir puştluk, bir kin var..
Ülkü Ocakları için “Terör örgütüdür” diye karar alsalar ne yazar?
Hiçbir şey ifade etmez…
Bu Haber 188924 Defa Okunmuştur