GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Uğur Mumcu.. Cumhuriyet Gazetesinin yazarı idi.. 29 yıl önce Arabasına yerleştirilen patlayıcı ile öldürüldü.. Kimin ve kimlerin, niçin öldürdüğü de aslında hala meçhul..
Allah rahmet eylesin ve günahlarını affetsin..
Bizim toplum inancımızda “ölünün arkasından konuşulmaz” denilir.. Ama şimdi yazacaklarımı kendisine de ölmeden önce yazıp, aktardım…
Uğur Mumcu, malum herkes biliyor… Solcu bir Gazeteci ve Yazardı..
Ve şunu da net şekilde yazıyorum.. Tam bir Ülkücü düşmanı idi.. Tıpkı Doğu Perinçek gibi..
Neler mi yaptı?
Gelin önce; 12 Eylül 1980 Askeri darbesi öncesine gidelim.. Yani 1978- 1979 yıllarına..
Ben, liseyi bitirdikten sonra imtihana girip, birinci olarak kazandım ve Kars’ın Susuz ilesi Adliyesinde Zabıt katipliğine başladım.. 1976 yılı
Ve göreve başlar başlamaz, Sol gazeteler sık, sık beni hedef gösterdiler… Kars’ta çok ağır bir saldırıya uğradım ve kafamdan 8 ay kan akıntısı durmadı…
İyileştikten sonra göreve başladım ama tehditler bitmiyor.. Kim tehdit ediyor?.. THKP-C, TÖB-DER, TİKKO ve Aydınlıkçılar
Kıs bir süre sonra Bülent Ecevit bir otel oyunu ile Demirel’in birçok bakanını istifa ettirip, kendisi tarafına çekti ve hükümet kurdu..
Hiç unutmam.. Şubat ayı bitmiş.. Güvenlik gerekçesi ile de Adliyenin bir odasında yatıp- kalkıyorum.. Ve Mart’ın 1’i sabahı Savcı beni çağırdı…
Dedi ki; “Sana bir şey söyleyeceğim, hiç üzülme, sen başarılı ve ideal bir insansın”..
Ben de Annem veya babam mı rahmetli oldu diye düşündüm..
Savcı; “Yok.. Ankara’dan, jandarmaya teleks gelmiş.. Adalet Bakanlığı seni görevden almış”..
Şok oldum… Bir zabıt kabine, hükûmetin ilk icraatlarından birisi, “görevden almak” olmuş..
Suçum… MHP’li ve Ülkücü olmam.. Sol örgütlerle o bölgede mücadele etmem..
Ve benim maaşımı dahi vermediler.. Kine bakın..
Ve o bölgeden çıkmam lazım.. Ama nasıl? Camdan dışarı bakıyorum.. O bölgenin militan solcuları görevden alınmamı benden önce öğrenmişler ve benim adliye binasından çıkmamı bekliyorlar..
Resmen beni vuracaklar.. Hiç unutmam… Hemen yakın ilçe olan Arpaçay Savcısı olan Konyalı Memiş Aslantaşçıoğlu’nu telefonla aradım ve durumu aktardım.. Ve Arpaçay’dan bir polis ekibi gelerek beni oradan alıp, götürdü..
Bu arada şunu aktarayım… Genç nesiller bilsin.. O Bülent Ecevit, Ülkücülere hitap ederken, “Faşist köpekler” diyordu..
Kısa keselim.. Ben Sarıkamış ilesinde de ayrıca ağır bir saldırıya uğradım, daha sonra Ankara’ya.. Bahçelievler semtine geldim..
Orada Ülkü Ocakları bölge sorumlusu oldum.. Milliyetçi Cephe Hükümeti de kurulunca Benim Adliyede ki görevim geri verildi ve Ankara Adliyesine Zabıt Katibi olarak tayin ettiler..
O da ne? Sabah kalktım… Bütün Sol gazeteler ve Uğur Mumcu, benim “Ülkücülerin Adliyelerde kadrolaşması için görevli olarak tayin edildiğimi” yazıyorlar..
Adliyeye gittim.. Başladım.. 3 Sulh Ceza Mahkemesine verdiler.. Ne masam, ne sandalyem var..
Herkes bana öcü gibi bakıyor… 6 bin tane Solcu var.. Daha doğrusu Doğu Perinçek’in ekibi daha ağır basıyor..
Peşime 17-18 yaşında bir çocuk taktılar, vurmak için.. Fark ettim… Çocuk kendisini vuracağım diye korkup, Hacıbayram sokaklarında kayboldu..
Çok geçmedi.. Bir sabah kalktım.. Aydınlık, Cumhuriyet gazeteleri başta olmak üzere yazıyorlar;
“Ankara’da Adliyesinde 23 Solcu Savcı ve Hakim ile birçok personele, Türkiye Adaletçi İntikam Tugayı tarafından, posta yolu ile ölüm kararları gönderilmiş.”.
Ve ilk gün yolu da şöyle açıyorlar; “Son günlerde Adliyelerde kadrolaşan Ülkücülerin, bu ölüm kararlarının alınmasına rol oynamalarından şüpheleniliyor” falan, filan..
Ben hemen kumpası sezdim ve o gün öğlen sonrası Adliyeyi terk edip, Bahçelievler’e gittim..
Ve ertesi sabah … Uğur Mumcu yazıyor…
“Ankara’da Adliyesinde ki Hakim ve Savcılara gönderilen, Türkiye Adaletçi İntikam Tugayı Komutanlığı imzalı ölüm Kararlarını Ülkücü komando Cafer Uğurlu’nun organize ettiği öğrenildi.”..
Aydınlık ta aynen yazıyor… Mao’cu Doğu Perinçek’in gazetesi..
Hemen… Gidip durumu rahmetli Alparslan Türkeş’e ilettim.. O zaman Nusret Demiral, Ankara Cumhuriyet Başsavcı yardımcısı idi..
MHP merkezden telefonla bilgi aldılar ve gazetelere bilgileri kendilerinin vermediğini, sadece benim hakkımda aranma kararı çıkardıkları bilgisini verdi..
Ve aynı gün Barolar Birliğinin Solcu bir Başkanı vardı.. O’da Kenan Evren ve ekibine çağrı yaparak derhal benim tutuklanmamı istedi..
Yaşım genç ama bu kumpas işini çabuk çözdüm.. Organize başları Doğu Perinçek ve Uğur Mumcu idi..
Bunların tek belgeleri ise; ölüm kararlarının Bahçelievler postanesinden gönderilmesi.. Sanki, koskoca Bahçelievler’de oturan sadece benim veya hiç Ülkücü yokmuş gibi açıkça beni hedef gösterdiler..
Cumhuriyet gazetesinin telefonunu öğrendim ve 3 jeton alarak santralden Uğur Mumcu’yu aradım.. Sekreterine bağladılar…
Kendisi yokmuş.. Şu notu bıraktım… “Adım Cafer Uğurlu.. Bu gün köşesinde yazdığı ve İntikam Tugayı ile suçladığı Ülkücüyüm.. Kendisine iletin.. Ben terörist değilim, bu iftiralara devam ederlerse beni zorla terörist yapacaklar.. Ayrıca benim boyum 1.67.. Komando değilim, askerliğimi de daha yapmadım.. Yazdıklarının hepsi yalan, uydurma bilgiler..”
Yok böyle bir şey.. Sabah bir baktım bu anlı-şanlı Solcu dürüst Gazeteci- Yazar Uğur Mumcu, köşesinde özetle şunları yazıyor;
“Adliyede ki Savcı ve Hakimlere ölüm kararları gönderen komando Cafer Uğurlu, bu kez de telefonla arayarak bizi tehdit etti” falan..
Yok, böyle bir puştluk… Ve tabi kaldığım ağabeyimin evi asker ve polislerle basıldı…
Rahmetli Muhsin başkan beni hemen idareten Kayseri’ye gönderdi.. Kayseri’de 1 ay dolaştıktan sonra Ankara’ya geri döndüm ama sıkıca aranıyorum..
VE ASKERİ DARBEDE Kİ; MHP İDDİANAMESİNİN HAZIRLANMASINDA UĞUR MUMCU PARMAĞI
Değerli okuyucular.. Yakalanmadan aranmamı sürdürürken, 12 Eylül 1980 günü Kenan Evren ve ekibi tarafından askeri darbe yapıldı..
Hepimiz topluca yeniden aranmaya başlandık.. Herkes bir yere dağıldı.. Kimsenin kimseden haberi yok.. Ben Bahçelievler’de ki öğrenci evlerinde sıra ile kalıyorum..
Ve bir gün bir kurumun Genel müdürünün sekreteri meğerse sürekli Aydınlık ile Cumhuriyet gazetelerini okuyormuş…
Beni o haberlerde ki fotoğrafımdan tanımış, Askeri timi aramış.. Tabi 15 dakika sonra gelip beni ve birkaç arkadaşımızı aldılar… Mamak ta boş bir araziye bizi götürüp, sıkı bir şekilde dövüp, dipçiklerle yaraladılar..
Askeri Savcılığa teslim ettiler.. O sırada işkenceci Dürüst Oktay gelip, bana komando yumruk ve tekmelerini saydırıp, rahmetli Muhsin Başkan ile Abdullah Çatlı’nın nerede saklandığını soruyor..
5 Dakika sonra bir polis geldi.. Küfretti.. Dürüst Oktay, “Ne oldu?” diye sorunca,
“Üstten talimat geldi.. Bahçelievler ekibini serbest bırakın” diye..
Ben inanamadım… Ve bizi bırakmak zorunda kaldılar.. Bizi kimin kurtardığını ise hala bilmem… Belki de bizi takip etmek için bıraktılar..
Ve zaten kısa bir süre sonra bizi alıp, işkence haneye götürdüler..
Ankara Emniyet Müdürlüğünde … Yanımda ağabeyim ve küçük kardeşim ile 7 arkadaşım var..
18 gün her gece anadan üryan işkence.. … Soru sormak yok.. Aydınlık ve Cumhuriyet gazetelerinin haber ve yazılarını okuyup, bize imzalattırıyorlar..
Değerli okuyucular…
O sıralarda şuna şahit oldum.. Uğur Mumcu’nun da, Doğu Perinçek’in de darbecilerle ilişkileri ve paslaşmaları var.
İşkence safhası bittikten sonra, bizi Mamak Askeri Savcılığa teslim ettiler ve tutuklandık.. D-1 siyasi koğuşuna koydular.. Allah’ın hikmeti.. Mao’cu Doğu Perinçek’te bizim koğuşta..
Yargılanma süreleri sonrası; İntikam Tugayı suçlaması ile Bahçelievler Ülkücü gençlik davasından Beraat ettik..
Gelelim yeniden Uğur Mumcu’ya ….
Değerli okuyucular…
Darbe sırasında hazırlanan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar ile mensuplarının yargılanması için hazırlanılan İddianame tam 2 Bin sayfa…
İddianameyi hazırlayan Başsavcı olarak görünen ise; şuan ki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer..
Ama işin aslı öyle değil.. Nurettin Soyer taşeron Savcı..
Çünkü MHP ve Ülkücü Kuruluşlar iddianamesi; Kenan Evren’in evinde, aynı zamanda Avukat olan Uğur Mumcu ile askeri tim işkencecileri Zeki Kaman, Dürüst Oktay tarafından, bazı belgelerden kırpılan pasajlarla herkesin mahkum olması için hazırlanmış, Nurettin Soyer’e verilmiş..
Değerli okuyucular.. Bu tarihi olayı hiç unutmayın..
Hazırlanan ısmarlama iddianameden bihaber olan Askeri Savcı Nurettin Soyer, yargılama sürecinde bocalıyor.. Bir akşam Uğur Mumcu’yu arayarak;
“Yahu yazıp bana verdiniz, ben bu karışık iddianamenin içinden çıkamıyorum, gelin bana birazda olsa yardım edin”..
Evet… Savcı için içinden çıkamıyordu gerekten.. İddianameden habersiz olduğu için duruşmalarda saçmalıyordu.. Yaptığı tek şey savunma yapanları susturmak, savunma içeriklerini zabıta geçmemek..
Ve bir duruşmada… Rahmetli Alparslan Türkeş Savcı Nurettin Soyer’in bu belirsiz davranışlarına çok sinirlenip, elinde ki 2 bin sayfalık iddianameyi Savcı Nurettin Soyer’in yüzüne fırlattı ve “Alın, zaten bildiğinizi okuyup, yazıyorsunuz, buyurun bildiğini yapın” diyerek tepki gösterdi.
Ben bu konuyu… Rahmetli Türkeş’e cezaevinden çıktıktan sonra da sordum ve Uğur Mumcu’nun iddianameyi hazırlamada baş rol oynadığını doğruladı..
Değerli okuyucular.
Dürüst, anlı- şanlı diye şimdilerde anılan Avukat- Gazeteci Uğur Mumcu, yazdığı birçok yalan haber ve yazılarla hepimizin hayatını mahvetti..
Dedim ya… Yine de Allah günahlarını affetsin..
Bu Haber 395538 Defa Okunmuştur