İzmir’de yapılan Ege, Akdeniz, Marmara Genişletilmiş Baro Başkanlar Toplantısı’nın ardından açıklanan 7 maddelik sonuç bildirgesinde çarpıcı ifadeler yer aldı.
Yürütmenin yargıya doğrudan müdahalesinin kabul edilemez boyuta ulaştığı, HSK’nin tamamen siyasallaştığı vurgulanan bildirgede, “Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en ağır yargı krizini yaşıyor” dendi.
Hakimler ve Savcılar Kurulu siyasileşti
7 maddelik bildirgede, son dönemde, kamuoyunun dikkatle takip ettiği toplumsal önemi haiz davalarda yaşanan hukuksuzluklar ve yürütmenin yargıya doğrudan müdahalesi anlamına gelecek uygulamalar kabul edilemez boyutlara ulaşmıştığı yer aldı.
Bildirgede “HSK’nin mevcut yapısıyla tamamen siyasileşmiş ve yürütmenin talimat niteliğindeki açıklamalarını görev addederek bağımsız yargıçlar üzerinde bir baskı mercii halini almıştır” ifadeleri kullanıldı. Barolar, bu duruma karşı hukuk devletini sonuna kadar savunduklarını ve avukatları hukuksuzluğun şahidi konumuna indirgeyen her türlü yaklaşımı temelden reddettiklerini açıkladı.
Hukuk güvencesi ortadan kalktı
Türkiye Cumhuriyeti’nin, tarihinin en ağır yargı krizini yaşadığı aktarılan bildirgede şöyle dendi: “Mahkemeler verdikleri kararlar sonrasında dağıtılmakta, karar veren yargıçlar hakkında henüz imzalarının mürekkebi dahi kurumadan soruşturmalar açılmakta, yargıç bağımsızlığı ilkesi her geçen gün yeni bir örnekle ihlal edilmektedir.
Bugün, Yüksek Mahkeme ve AİHM kararlarının uygulanmaması dahi olağan hale gelmiştir. Toplumun her kesiminden yurttaşlar, hukuk güvencesinin ortadan kalktığı bir ortamda hayatlarına devam etmekteler.” Bildirgede imzası bulunan baro başkanları bu durumun karşısında olacaklarını deklare ettiler.
Türkiye, son yıllarda yaşadığı demokrasi krizi ile dünyanın en büyük avukat hapishanelerinden biri haline geldiğini söyleyen barolar bildirgede “Meslektaşlarımız, mahkemelerin etki altında bırakıldığı bir ortamda yargılanmakta, usul hukukunun dahi doğru düzgün uygulanmadığı mahkemelerde hüküm giymekte ve avukatlara pek çoğu mesleki faaliyet gereği gerçekleştirdikleri fiiller nedeniyle çok ciddi cezalar verilebilmektedir.
Dosyaların esasına girmeksizin mahkemeleri, avukat yargılamalarının tümünde evrensel hukukun zorunlu kıldığı tüm kuralları eksiksiz şekilde yerine getirmeye, her türlü siyasi etkiye karşı koymaya davet ediyoruz. Cezaevindeki avukatların yaşadığı bu süreç, meslektaşlarımızın sağlığına zarar gelmeden demokratik usuller içinde çözülmek zorundadır” ifadelerine yer verdi.
Bildirgede, avukatların gerek ekonomik yararları gerekse gündelik iş hayatlarının kolaylaştırılması için ihtarname gönderilmesi çalışmalarının yaygınlaştırılmasına karar verildiği belirtildi.
Adalet Bakanlığı’nın stajyer avukatlara ücret ödenmesine karşı çıkmasını kabul etmediklerini aktaran barolar söz konusu ayrımcı uygulamanın derhal sonlandırılmasını talep etti.
'Keyfi uygulamalara karşı hareket edeceğiz'
Avukatların keyfi uygulamalarla da karşılaştıklarına değinen baroların bildirgesinin son maddesi ise şöyle: “Avukatlar gerek mahkeme kalemlerinde, gerekse cezaevi ve geri gönderme merkezi gibi kapatılma kurumlarında birbirinden farklı ve çoğu zaman keyfi uygulamalara maruz bırakılmaktalar. Pilot icra uygulaması gibi kimi yenilikler avukatların yaşadığı sıkıntılar dikkate alınmadan sürdürülmekte ve meslektaşların yaşadığı mağduriyetler her geçen gün artarak devam etmekte.
Söz konusu hatalı ve keyfi uygulamaların sonlandırılması için resmi kurumlar barolarla iletişime geçmek zorunda olup mevzuatlarını yeknesaklaştırmalılar. Biz baro başkanları olarak, avukatların meslek hayatında yaşadığı ve sürekli hale gelmeye başlayan her türlü keyfi uygulamaya karşı birlikte hareket etmeye söz veriyoruz.”
Bildirge Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Burdur, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Antep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Mersin, Muğla, Urfa, Tekirdağ, Van ve Yalova barolarının imzalarını taşıyor.
Bu Haber 579048 Defa Okunmuştur