Dr. HİKMET ÇIRA yazdı
(Ankara Büyükşehir Belediyesi Kriz Masası Koordinatörü)
DEHŞET SENARYOSU
Covd-19 sekiz aydır Dünya’ya ölüm ve korku salarken, insanlık tarihine de derin tecrübeler bırakarak ilerliyor.
13 Ocak 2020 Tarihinde DSÖ tarafından bu virüsün tanımlanması ile birlikte artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak dedik.
Solunum yolu vasıtası ile hızla yayılıp dünyayı saran COVİD-19 dünyanın her noktasına ulaştı, milyonlarca insana bulaştı hasta etti ve milyonlarca can aldı. İnsanoğlu biyolojik bir saldırı ile karşı karşıya kalırken, günümüz tıbbının bu virüs karşısında çaresiz kalmasını hep birlikte izliyoruz.
Peki bu virüs nasıl ortaya çıktı, özelliği nedir ve bundan sonra davranış şekli ne olacak?
Sorularına bilim adamları net bir cevap bulamazken olası bir mutasyona uğrama ihtimali karşısında insanlığı yok edebilecek bir güce dahi ulaşabileceği varsayımını ihtimal dışı bırakamayız.
Çin’in Yuan kentinde ortaya çıkan bu virüs kısa sürede dünyayı etkisi altına alırken var olan tüm sosyal ve ekonomik sistemlerimizin sürdürülebilmesinin imkansızlığını da gözler önüne seriyor.
WHO kısa bir süre içerisinde 1 milyar insanın salgın nedeni ile göç edeceğini ve dünyanın hazır olması gerektiğini açıklarken krizin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
Harward Üniversitesi ve Massachusetts Üniversitesi salgının sürü bağışıklığı yöntemi ile bu hızla bağışıklığı devam ederse on yıl, hızlı bir yayılım olursa sonuçların çok ağır olacağını bildirmesi dehşet tablosunu iyice büyütmektedir.
2 milyar insanın ölebileceği konuşuluyor. Henüz virüslere karşı virüsid (virüsleri öldüren) bir tedavi geliştiremeyen bir bilim dünyası, kendini sürekli yenileyen ve labaratuvar çıkışlı ve kontrolden çıkmış 5G teknolojisi bir biyolojik silaha karşı nasıl tedavi bulacakları merak konusu.
Grip virüsüne (influenza virisü) hala bir aşı bulunamamış olmasını unutmayalım.
Dünya’da ki saygın bilim kuruluşlarından ve WHO dan çok ciddi açıklamalar arkası arkasına gelirken biz ne yapıyoruz nasıl yönetiliyoruz halk olarak nasıl davranıyoruz?
İnsanlığın karşı, karşıya kaldığı bu dehşet tablosu karşısında normalleşme sürecini başlatma çabası içerisinde bir hükümet, Covid biterse %5 büyüyeceğiz diyen bir Ekonomi Bakanı, özel okullar para kazansın diye okulları açıp çocuklarımızı riske atan bir Milli Eğitim Bakanı, hergün gerçek rakamları gizleyen ve yaptığı test kadar sonuç çıkaran bir Sağlık Bakanı, Hurafelerle salgını yeneceğini sanan bir diyanet işleri Başkanı ve sözde ulema, müslümana birşey olmaz diyen tarikat liderleri, Hükümetin politikalarına göre bilimsel veri hazırlayan Bilim Kurulu?.
Tüm bunların yanında lider körlüğüne yakalanmış, çevresine sanal bir dünya kurulmuş, bilimsel ve tarafsız bir teşkilatlanma kurmamış muhalefet liderleri.
Tüm bu tiyatro içerisinde göz önündeki politikacılar, sözde bilim insanları, STK ların yaptığı saçma sapan yanlış bilgi bolluğu içerisinde kendisini güvende hisseden bir toplum.
İnanın bu tablo yönetilememekten kaynaklanan yiyeceğimiz tokatı gözler önüne seriyor.
Topluma karşımıza çıkacak bu dehşet tablosuna karşı nasıl önlemler aldığımız ve halkın nasıl davranması ve nasıl önlemler alması gerektiğini doğru açıklamamız gerekmektedir.
Bunlara karşı üretilmiş projeleri bilmek zorundayız.
Ortadoğudan, Afrikadan, Asyadan kapımıza dayanacak milyonlarca Covid-19 dan kaçan insan seline karşı ne yapacağız?
İnsanımızı nasıl koruyacağız?
Tedarik zincirini nasıl kuracağız ne yeyip ne içireceğiz?
Ne var programınızda, bizim tuzumuz kuru vatandaşta kendi başının çaresine baksın mı?
Millete doğru bilgiyi ve aldığınız önlemleri açıklamak zorundasınız.
Bu kriz başladığında uyarmıştım bu kriz bir biyolojik saldırıdır ve KBRN protokollerine göre yönetilmelidir diye.
Bilime dayalı gerçekci politikaları esas almak için hala geç kalmış sayılmayız. Bir ay sonra çok geç kalacağız.
Artık, İçinde bulunduğumuz durumda gelişen, bilimden yana tavrın kalıcı olması için sadece birkaçımızın değil bütün bilim insanlarının nitelikli bilgiyi savunması lazım.
Bilimsel ahlak ve ahlaklı bilginin yayılması güçlenmesi toplumun doğru bilgiye ulaşması için samimi olmalıyız ve topyekün savaş vermeliyiz.
Güvenilir sağlık kuruluşları ve STK lar, kanıta dayalı olmayan uygulamaları bir bağlamda kınayıp bir başka bağlamda meşrulaştırdıkları zaman, sözdebilime karşı mücadele zayıflar.
Sağlam bilime her zaman ihtiyacımız var, hele afet hallerinde ona daha da çok ihtiyaç duyuyoruz.
Harvard Üniversitesi’nden dezenformasyon uzmanı Claire Wardle şöyle demişti: “Yanlış bilgilendirmeyle mücadele etmenin en iyi yolu, anlaşılması kolay, akıcı dille yazılmış ve cep telefonundan paylaşmaya uygun doğru bilgilerle ortamı donatmaktır.”
Peki ne bekliyoruz?
Umarım ki yaşadığımız krizden baki kalacak şeylerden biri, sözdebilime müsamaha göstermenin hurafelere inanamanın, vasıfsız politikacılarla yönetilmenin, gerçekten zarara yol açabildiğinin anlaşılması olur.
Yanlış bilgilendirmeye karşı mücadelede en etkili araç, sağlam bilim ve halkın bilime güven duymasıdır.
Bu Haber 247527 Defa Okunmuştur