Geçtiğimiz hafta Bolu F tipi Cezaevi’nden, Keskin T Tipi Cezaevi’ne nakledilen Alaattin Çakıcı hakkında önemli bir iddia ortaya atıldı.
Ankara’da 9 kişi silahlarla yakalanmıştı. Yakalanan bu kişilerin, Keskin Cezaevi’ne nakledilen Alaattin Çakıcı’yı, nakil güzergâhında bekleyip, kaçıracakları ve Ankara’ya siyasetçilere suikast yapmak için geldikleri şüphesinin olduğu ileri sürülmüştü.
Gözaltına alınan kişilere ise; “Osman Gökçek’e suikast yapmaya mı geldiniz, Alaattin Çakıcı ile bağlantınız ne?” şeklinde sorular iletildiği belirtiliyor.
Olayda adı geçen ve organize bağlantısı olduğu ileri sürülen Alaattin Çakıcı ise bu iddialara isyan etti ve UYAP kanalı ile gönderdiği mektupta; adı geçen yakalananların, çeşitli zamanlarda tanıdığı kişiler olduğunu, Osman Gökçek’i hiç tanımadığını, Melih Gökçek’i sevmediğini belirterek;
“Hayatımda kimseye kahpelik yapmadım, devletin askerine ve polisine de asla pusular kurmam, kurdurtmam, yanlışlar yapmam. Hiçbir arkadaşımda bu tür yanlışları yapmaz.. İddialarda Melih Gökçek parmağı var. Birisinden hesap soracaksam, kendisine daha önceden haber veririm.. Hayali iddialarla benim bağlantım kurulmaya çalışıyor.. Daha evvelden yazdığım gibi devletin içinde kalmış FETÖ’cülerin mi, yoksa Cumhurbaşkanının haberi olmadan kraldan çok kralcı yetkili bir bürokratın emriyle yasal olmayan bir şekilde beni taburcu etmek istedikleri zaman benim sevkimi yapan tüm subay ve astsubaylar şahittir.
Bu kadar rahatsızlıklarıma rağmen, rahatsızlıklarım belge ile ortada olmasına rağmen, tedavisi devam eden hasta taburcu edilemez. Edilse bile hastaneden tekrar muayene olup sakıncası vardır veyahut yoktur diye rapor vermeleri gerekmektedir. Bu rapor olmadan beni direkt hastaneden Keskin T Tipi Cezaevine görevli jandarmalar getirdi. Bolu F Tipine asla geri gitmedim” dedi.
HASTANAEYE BASKILAR YAPILDI
Alaattin Çakıcı gönderdiği mektupta; iddialar hakkında şunlara vurgu yaptı;
“Tedavim tamamlanmadan hastane baskıyla göndermiş olduğu evrakta da belli ameliyatlı olmama rağmen ayrıca KOAH tedavisi olmama rağmen ve vücudumun beş ayrı bölümünden haftada iki gün bir saat 20 dakika fizik tedavisi almamla ilgili aynı ünitede yatırıldım. KOAH ile ilgili beni yatıran doktor hanımın imzası fizyoterapistim kendi el yazısıyla 30 seans fizik tedavisi görecek imzası, Başhekimin imzası, acil doktorunun imzası var.
Raporlarda bellidir. Daha evvelden yazdığım gibi devletin içinde kalmış FETÖ’cülerin mi, yoksa Cumhurbaşkanının haberi olmadan kraldan çok kralcı yetkili bir bürokratım emriyle yasal olmayan bir şekilde beni taburcu etmek istedikleri zaman benim sevkimi yapan tüm subay ve astsubaylar şahittir.
“NAKİL YETKİSİ YOKTUR”
Bana yolculuğum esnasında seyahatimle ilgili talepte bulundum. ‘Yolculuk yapabilir miyim, yapamaz mıyım’ diye. Avukatım da bu konuya şahittir. Bana doktorlar ‘seyahat edebilirsin diye can güvenliği ile sıhhati açısından sorunu yok’ diye bir kağıt gösterdiler. Ben de ‘nerede, bana sorulduğuna dair imzamı gösterin’ dedim. Bugünkü tarihle hastanenin nakline ilişkin evrakta aynen şu ifadeler geçmektedir, “Hasta 12.05.2017 tarihinde hastanemize yatmış, takip eden klinik tarafından tedavisi düzenlenmiştir. Takip eden uzmanlık alanının uzmanlık alanıyla ilgili tıbbi bilgi ve gerekçeyle epikrizi düzenlenerek 06.06.2017 tarihinde hastaneden taburcu edilmiştir. Hastanın yatışı sürecinde herhangi bir taburculuk takibi resmi veya sözlü olmamıştır. Hastanın başka bir ile nakli ile ilgili hastanemizin herhangi bir dahli ve yetkisi yoktur.
“BENİ DİREKT KESKİN’E GETİRDİLER”
Bu kadar rahatsızlıklarıma rağmen, rahatsızlıklarım belge ile ortada olmasına rağmen, tedavisi devam eden hasta taburcu edilemez. Edilse bile hastaneden tekrar muayene olup sakıncası vardır veyahut yoktur diye rapor vermeleri gerekmektedir. Bu rapor olmadan beni direkt hastaneden Keskin T Tipi Cezaevine görevli jandarmalar getirdi. Bolu F Tipine asla geri gitmedim. Cezaevimin önünde eşyalarım arabaya konuldu, yolculuğumla ilgili doktor muayenesi hiçbir yerde yapılmadı. Hastaneden sonra Bolu F Tipi Cezaevinden içeri asla girmedim.
Yani Keskin’e geldikten sonra basında bir yazı çıktı. Ankara’da 9 tane değişik zamanlarda tanıdığım kişileri silahlarıyla yapılan operasyonun neticesinde bazı basın organları bilerek “Alaattin Çakıcı’yı arkadaşları sevk sırasında kaçıracaklardı” diye haberler yaydı.
Ben ve benim hiçbir arkadaşım devletin polis ve askerlerine hiçbir zaman yanlış yapmayız. Devletin polis ve askerine her zaman saygılıyız. Tabi devletine bağlı olanlara.
“BENİ AMERİKAN UŞAĞI MI ZANNETTİNİZ?”
Ankara’da alınan şahıslar Ankara’ya bir iftar yemeğine davet edilmiş. Hasım sahibi insanlar silahlarıyla birlikte yakalanarak Emniyet’teki ifadelerinde kendilerine soru sormuşlar. “Osman Göçek’e suikasta mı geldiniz?” ve benim ile bağlantı kurmak istemişlerdir.
Ben Osman Gökçek’i tanımam. Babası Melih Gökçek’i hiç sevmem. Gazeteye Alaattin Çakıcı arkadaşları tarafından kaçırılacak haberini yansıtan Melih Gökçek denen Belediye Başkanına şunu soruyorum; “Şu anda ihbarı oğlu ve kendini devlet koruyabilir. Biliyorum Ankara’da kime güveniyorsa güvensin. Kabadayı mıdır, bitirim midir, kimse kimseyi koruyamaz. Yıllarca Ankara’yı sömürdüler. FETÖ’cülere ihale verdiler. O benim sorunum değil, devletin sorunudur.
Ama kendi gibi beni Amerikan uşağı mı zannediyor? Ömrümce şerefli TSK mensuplarına saygı duydum. Onurlu Türk Polisine yaşamım boyunca hep saygılı oldum. Alaattin Çakıcı’nın arkadaşlarının nakil sırasında kaçıracak diye basına yansıtan Melih Efendi!
Vatan hainleri Jandarma’ya Polise saldırı yapar. Çatışmaya girmek için ya da mahkumu kaçırmak için. Unutma, artık her türlü işler kendini güvene al, ister alma, oğlunla birlikte. Ben hayatım boyunca kimseye kahpelik yapmadım. Önceden haber veririm”..
Çakıcı; Emniyet’te, yakalan şüphelilere; “Alattin Çakıcı ve sizler; İ. Melih Gökçek’in oğluna suikast mı düzenleyecektiniz.” soruları iletildiğine dikkat çekerek;
“Savcılıkta araştırılsın, bütün şüphelilere aynı soru soruluyor” dedi
Bu Haber 3609009 Defa Okunmuştur