GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
www.haber2000.com
Birçok bölgede ki ‘Evet’ mitinglerinde Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten övgü ile bahseden Sayın Başbakan Binali Yıldırım, Tunceli’ye gidince, “Belki Kürtlerden, Alevilerden oy alırım” düşüncesi ile Atatürk’e, “Katliamcı, vahşet sergileyen kişi” yakıştırması yaparak büyük bir tarihi skandala imza attı..
Anlaşılıyor ki; Bolulu vatandaşlarımıza “Bolu beyinin torunları” diyen Sayın Başbakan, Tunceli’ye de bilgisiz ve hazırlıksız gitti..
Tunceli aynı zamanda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketi..
Tuncelili olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Dersim katliamını" duymaya tahammül edemediğini, Dersim'in adını bile anmaktan korktuğunu belirten Başbakan Yıldırım, şunları söyledi,
"Şimdi o günlerle yüzleşmek için 'Gelin bu ayıbı kaldıralım, geçmişin acılarını saralım' diye ana muhalefet partisine, onun Genel Başkanına, Kemal Kılıçdaroğlu'na 'Bir öz eleştiri yap, Dersim'i, Dersim'de yaşanan o vahşeti tekrar bir öz eleştiriyle bu ülkenin gündemine getirelim' dediğimizde adını bile anmaktan korkuyor.
Bu toprakların çocukları belki onu Kemal Kılıçdaroğlu diye tanımayanlar olabilir. Çünkü doğduğunda Kemal Karakurt'tu, daha sonra soyadını da değiştirdi."
Sayın Başbakan, sanki bir kişinin soyadının değiştirmesi ayıpmış gibi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da soyadını değiştirdiğini vatandaşlara belirterek; “Belki siz bilmezsiniz daha önceki Karakurt soyadından hatırlarsınız.. Değiştirip, Kılıçdaroğlu oldu” dedi ama yine bir yanlışa imza attı.
Çünkü Dersimli Kemal’in, Kılçdaroğlu olmadan önceki soyadı ‘Karakurt’ değil Karabulut’tu..
Gelelim asıl skandala…
Dersim isyanının bastırılmasına “Katliam, vahşet” tanımlaması yaptı..
Yani; üstü kapalı olarak Atatürk ve silah arkadaşlarının; Dersim’de katliam yapan, vahşete neden olan kişiler olduğunu vurguladı..
Başka bir ima olamaz, çünkü; Dersim isyanının bastırılması emrini bizzat Atatürk vermiştir..
Büyük bir ihtimalle sayın Başbakan Dersim isyanı ve bastırılma sürecini bilmiyor veya sırf Atatürk’ü karalama adına, bölücü eşkıyaların halkı ayaklandırma planlarının bastırılmasına ‘katliam’ ve ‘vahşet’ diyor..
Kim diyor bunu?
Şuan bölücü terör örgütüne “intikam alacağız, son terörist kalıncaya kadar defterinizi düreceğiz, inlerinize girip, başınıza yıkacağız” diye övünen Başbakan..
Şimdi hendekler kazıyan, özerklik ilan edip, Kürt ayaklanması hesapları yapan, yollara bombalar yerleştirerek binlerce güvenlik görevlimizin ve vatandaşımızın şehit olmasına sebep olan, Doğu ve Güneydoğu’yu Kürdistan olarak ilan edenler, Albayrak yerine paçavra dikmeye kalkanlar ve halen bu kahpeliklerini sürdürenleri çatışmalarda öldürmek, etkisiz hale getirmek; katliam mı, vahşet mi Sayın Başbakan?
Elbette ki hayır…
Peki; devletin bu vatan mücadelesine kimler “katliam ve soykırım” yakıştırması yapıyor?
PKK ve HDP…
Peki, Dersim’de ne hain planlar vardı, Atatürk ve silah arkadaşları ne yaptı?
Kısaca anlatalım…
Şuan ki bölücü örgüt PKK gibi, o zamanlar İngilizlerden, Fransızlardan da destek alan Hoybun denilen Kürtçü bölücü örgüt, Atatürk tarafından bölgede bitirileceklerini anlayan aşiret ağalarınında desteklerini alarak; şimdi ki gibi “Kürtlere zulüm yapılıyor” kuyruklu yalanı ile halkın isyanı için Dersim’de evlere tam 20 bin silah dağıttılar..
Atatürk bu bölücü kalkışmayı ve silahları kimlerin dağıttığını çok iyi biliyordu, bu yüzden yardımcıları komutanları aracılığı ile 3 kez Dersim halkına “20 gün içinde silahları teslim edin” çağrısında bulundu..
Atatürk’ün kararlığını ve başlarına gelecekleri bilen bölücübaşı Seyit Rıza, alelacele İngilizlere acil destek çağrısı yapan ve kendi unvanına da “Dersim Başkomutanı” dediği mektubunda şöyle diyordu;
“Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,
Yıllardır, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışıyor ve bu amaçla halkı eziyor, Kürtçe yayınları ve gazeteleri yasaklıyor, anadilini konuşan insanlara işkence ediyor ve sistematik olarak insanları Kürdistan’ın bereketli topraklarından söküp Anadolu’nun çorak bölgelerine göçe zorluyor ve birçoğu oralarda telef oluyor.
Türk Hükümeti son olarak, hükümetle yapılan anlaşma gereği, bu işkencelerin dışında tutulan Dersim’e de girmeye çalıştı. Bu olay karşısında Kürtler, uzak sürgün yollarında yok olmaktansa, 1930’da Ağrı Dağında, Zilan vadisinde ve Beyazıt’ta yaptıkları gibi, kendilerini savunmak üzere silaha sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemi, acımasız bir savaş kırıp geçiriyor. Savaş araçları bakımından eşitsizliğe rağmen ve bombardıman uçaklarının yangın bombaları, zehirli gaz bombaları atmalarına rağmen, ben ve arkadaşlarım Türk ordusunu uğrattık.
Direncimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombalıyor, ateşe veriyor, savunmasız kadın ve çocukları öldürüyor ve böylelikle Türk Hükümeti, başarısızlığının intikamını tüm Kürdistan’da işkence yaparak almak istiyor. Hapisler, ağzına kadar masum Kürtlerle doludur.
Aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor veya Türkiye’nin ücra köşelerine sürgüne gönderiliyor. Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor; benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlakî etkisinden yararlandırmanızı diliyor. Sayın Bakan, en derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım”
Bakın… Bu bölücü kahpe şimdi ki PKK gibi Türk ordusunu düşman olarak hedef gösteriyor..
Bu mektuptan da haberdar olan Atatürk, bölgede tehdit edilen ve zorla isyana katmak istedikleri aileleri tespit ettirdikten sonra, bu ailelerin baskında zarar görmemesi için geçici olarak bazı şehirlerimize gönderdi..
Atatürk, kimlerin bölücü eşkıya, kimlerin masum olduğunu biliyordu..
Ve gün geldi bu kahpelere “teslim olun” çağrısı yapmalarından sonra ateşle karşılık alınca hadlerini bildirdi..
Kısa bir zaman sonra isyancı başı Seyit Rıza ile 7 eşkıya arkadaşını Elazığ’da idam ettirdi..
Dersim isyanını bastırma operasyonun adına da “Tunç el” adı verildiği için, şehrin adına Tunceli adı verildi..
Atatürk, bölgede ki masum Kürtleri de, Alevileri de canı gibi korumuştur… İsyan bastırıldıktan sonra da Tunceli’ye hizmet üstüne hizmet götürmüştür..
Bu mücadeleye, şimdi Dersim isyanını “katliam” diye kaşıyan Cumhuriyet gazetesi de o zamanlar destek manşetleri de atmıştı…
Şimdi söyleyin Sayın Başbakan; Atatürk’ün yaptığı katliam mı yoksa bölücü isyanını bastırmak mı?
Şu an sizde aynı mücadeleyi doğu ve güneydoğu bölgelerinde veriyorsunuz..
Şimdi siz katliam mı yapmış oluyorsunuz?
Elbette ki; Hayır… Hayır..
Bu Haber 1004658 Defa Okunmuştur