SÜLEYMAN AYGÜN yazdı
Topu topu beş yüz metre uzunluğun da bir cadde
Altı yüz metre sittin sene gelmez,
Kafan iyi iken sekiz dakika da,
Normal şartlar da beş dakika sürmez
Tren yolundan köprübaşına varması…
Karabük’ lü olanlar bilir ve bu Karabük’ün hikayesi,
Hemen hemen, herkesin başına gelmiştir o caddede
Çarşıya inen, akşam evine gelen
Hatta eli cebinde diğer elinde telefon okula giden haylaz öğrencinin bile…
Başları kapalı çarşaf burka arası yeni modaya uymuş aksanı bozuk genelde iki kişi ara sıra bazı bazı tek, yabancı uyruklu genelde Suriye’li ara sıra Afgan …
Yolunuzu keserler “bir dakika bakabilir mi siniz?” derler siz “yok” dersiniz fakat on adım atamazsınız bile başka birisi durdurur sizi yine aynı seromoni;
“Bir dakika bakabilir misiniz?”
Kaldırmazsınız başınızı senaryo tanıdıktır yürürünüz bir, iki, üç, dört… Daha beşinci adımı sayamamışsınızdır önünüze dikilirler yine “bir dakika bakabilir misiniz?”
Sıkılmışsınızdır artık ister istemez yarı kızgın “buyurun” dersiniz?
Zoraki
Sıkıla, sıkıla
Aklınız da “uf, öf, püf” şerit olarak geçer ışık hızın da ama zaman ilerlemez anlatmaya başlar:
Acıkmıştır,
Kalacak yeri yoktur,
Oğlu hastadır,
Kocası yastadır…
Vs vs başlar saymaya ve hepsinin başın dada mutlaka Allah’ın rızası için vardır.
Allahın rızası için sahte din adamları çakma hocalardan sonra birde bunları almış oluyoruz hayatımıza Allah razı olacak diye…
Abartısız aktarıyorum aksan lisan tip bildiğin Suriyeli fakat bana “Afyon’da ki asker oğlum için yardım edebilir misiniz? Para verebilir misiniz?” dedi.
İçim den yuh! Oha! Çüş…
Aklınıza nasıl şaşırma şekilleri varsa tonaj olarak girdi beynime kulağıma ise duyduğum en sahtekâr yalan…
Arkadaş bu kadarı da olmaz dileneceksin bari,
Ta! Suriye’den gelip Kutsal Mehmet’imi bari alet etme emeksiz kazancına kolay para kazanma amacına…
Neyse ; “hayır yok” dedim ayrıldım hemen elimi cep telefonuma atıp 155’i aradım; durumu anlattım, santralde çıkan görevli arkadaş bunun içim zabıtayı aramamın gerektiğini söyledi bilmiyordum öğrenmiş oldum.)
Tahmin edeceğiniz gibi çevirdim zabıtayı bu arada numarası ( 170 ) karşıma çıkan arkadaşa durumu izah ettim ve benim numara mı? İstedi verdim.
Bizim Ahmet’in ( Aslanoğlu Cam balkon vs) dükkana doğru yürümeye başladım.
İçeri girdim bir bardak çayı daha bitirmeden telefonum çaldı; belediye zabıta ekiplerinde telimi alan arkadaş;
“Süleyman bey; talebiniz üzerine söylediğiniz yerde 4 kişiyi yakalayıp müdahale ettik ve dilendikleri paraya el koyduk”
Aslınıza bakarsanız şaşırmıştım; umursamam azlık yapmamışlar üstüne üstlük bilgilendirmek için geri dönmüşlerdi.
Teşekkür ettim ve bunu yazacağımı bildirdim
Telefona çıkan kimdir bilmiyorum ama şu söylediği gerçekten de ülkemizde ki yasal boşluğun tüm kamu personelinin elini kolunu bağladığını gün yüzüne çıkarıyor.
‘’Biz sadece topladıkları paraları alabiliyoruz, sonra geri salmak zorundayız ve yarın yine aynı şekilde devam ediyor fakat başka bir şey yapamıyoruz’’.
Tamam, insanlık adına aldık bunları her ne kadar istemesek ise de fakat bu tür insanları sömürenler için yaptırımların olması da gerekmiyor mu?
Rahatsızlık verdiklerinin ve haksız kazancın yabancı uyruklu oldukları için bir yaptırımı olmayacak mı?
Velhasıl son nokta olarak; bu insanlar yurtlarından topraklarından ayrılıp geldiler, belki gerçekten zor durumda olanlar var ,
Hepimiz görüyoruz ki; ülkede nerede ise her kesim şikâyetçi, bir an önce Suriye ile buzlar tekrar eritilmeli bu insanların kendi yurtlarına evlerine dönmeleri için gereken zemin hazırlanılmalıdır.
Son söz,
Karabük Belediyesi 170 ( sanırım zabıta ) çalışanlarına işlerini layığı ile yaptıkları için geri dönerek bilgi vermek gibi bir ince davranışın sahibi oldukları için teşekkür ederim.
Bu Haber 1233965 Defa Okunmuştur