“İç ve dış politikada ki bu kaotik durumu sözde rejim sıfırlaması ile aşacağını sanma gafleti; bugünün resmini daha da karartıyor ve Türk Milletinin can emniyetini, mülk emniyetini ‘tek adamcı’ iradeye mahkûm edecek gözüküyor” vurgusunu yapan, MHP Genel Başkan Adayı Süleyman Servet Sazak, İşin; bu ülkeyi karşılıksız sevenlere, iş bu ülkenin vicdanını temsil eden, geleceğinin garantisi Ülkücü Hareket’e düştüğüne işaret ederek, sosyal medya hesaplarında verdiği mesajını şöyle sürdürdü;
“İŞ BAŞA DÜŞMÜŞTÜR
Büyük devletler dış politikalarını; yöneticilerinin ideolojileri üzerine değil, milli çıkarları üzerine kurarlar. Bugün süper güçler milli çıkarlarının gerektirdiği süper güç yarışlarını, kendi coğrafyalarında ve kendi insan kaynaklarıyla oynamak istemiyorlar.
Zira gelişen savaş teknikleri, istihbarı ve askeri dijital imkânlar kendilerinden uzak ve hükmetmek istedikleri coğrafyalarda işlerini kolaylaştırıyor. Süper kudretlerini başka coğrafyalarda ve yerel işbirlikçilerin maharetiyle sürdürmek; süper çıkarlarına daha uygun düşüyor.
Üzülerek söylememiz gerekiyor ki; bugün Türkiye, coğrafyası itibariyle milli çıkarlarının önermediği aktörlerin mücadele alanına dönüşmüş bulunuyor. Mezhebi kaygılarla, bile isteye gönüllüsü olduğumuz mülteci kabulü; Türkiye’nin, vahşetten başka ideolojisi olmayan süper güç piyonu acemi ajanların antreman sahasına dönüşmesini kolaylaştırıyor.
Süper güçlerin bizim coğrafyamızda bugün yaptığı şey budur. Budur… Yani süper güçler, Türkiye’yi bir yandan Ortadoğulu coğrafyalarda, ancak hamasi ve ideolojik cümlelerle tanımlayabileceğimiz bir savaşın içine çekerken; diğer yandan süper güçlerini bizim coğrafyamızda yarıştırıyorlar.
Bugün Türkiye bir taraftan siyaset kurumunun ideolojik dış politika izlemesinin tahribatı, diğer taraftan 15 Temmuz sürecini hazırlayan hain örgütle sistemin iç içe geçmişliğinin travmasıyla yüz yüze kalmış bulunuyor.
Hain örgütle siyaset kurumunun bu iç içe geçmişliği, Ortadoğulu coğrafyalardaki mezhepçi tutumun sanıldığından kanlı oluşu ve bu mezhep ayrışmasında siyaset aktörlerinin taraf seçme aymazlığı; ülkemizin bu travmatik durumunu daha da vahimleştirmiş bulunuyor.
İç ve dış politikadaki bu kaotik durumu sözde rejim sıfırlaması ile aşacağını sanma gafleti; bugünün resmini daha da karartıyor ve Türk Milletinin can emniyetini, mülk emniyetini “tek adamcı” iradeye mahkûm edecek gözüküyor. Bütün bu olan biteni süper güçlerin, süper güç yarıştırma macerasından ayrı düşünmek tarihin dışına düşmektir.
Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Türkiye, Kurtuluş Savaşı şartlarından daha zor şartlardadır dememizin sebebi budur. Bu kirli, bu sonucu kestirilemez süper güçler mücadelesinden Türkiye; yara almadan ve ayakta durarak çıkmak zorundadır.
Bu vahim şartlardan yere düşmeden kurtulmak; Devlet Aklı’nın milli akla ve rasyonel akla daha fazla alan açmasına, milli ferasete yani Devlet Aklı’nın Ülkücüleşmesine bağlıdır.
Bugünün aktörleri dikkate alındığında omzumuzdaki yük daha da ağırlaşmaktadır. Unutmamalıyız ki Türkiye’nin kaderi Ülkücü Hareket’in misyon üstlenmesine, entelektüel mirasına sahip çıkmasına ve mücadele geçmişine yakışır cesaret bayraktarlığına bağlıdır. Ülkücü Hareket kendi coğrafyasında sürdürülen bu süper güç savaşlarında, hiçbir süper gücün tarafında değil; Türkiye’nin tarafında, geleceğimizin tarafında, Türk’ün tarafındadır.
Ve yine Unutmamalıyız ki bu ülkeyi sevmeyenlerden bu ülkeye gelecek tayin etmelerini beklemek gaflettir.
İş bu ülkeyi karşılıksız sevenlere düşmüştür; iş bu ülkenin vicdanını temsil eden, geleceğinin garantisi Ülkücü Hareket’e düşmüştür… İş başa düşmüştür. Mücadele sahamız bütün Türk Dünyasıdır ve mücadelemiz insana düşman, İslam’a düşman, Türk’e düşman, Atatürk'e düşman, Cumhuriyet’e düşman, demokrasiye düşman hain güruhladır.
İnşallah “BİR” olarak “BİZ” kalarak, var olma kodlarımızı yeniden hatırlayarak, ülkümüze yeniden sevdalanarak ve cesaretimizi yeniden kuşanarak başaracağız. Başaracağız zira Türkiye’nin Ülkücü Hareket’ten başka şansı kalmamıştır.
Allah Kerim.”
Bu Haber 943325 Defa Okunmuştur