MHP Genel Başkan Adayı ve MHP Eskişehir eski Milletvekili Süleyman Servet Sazak, Kanun Hükmünde Kararnamelerinin işlevlerini değerlendirip, bu konuda hükümeti uyararak; "Kanun Hükmünde Kararnamelerle sivil hayatı, toplumsal hayatı tanzimden vazgeçmeye ve kadim kültürümüzün gereğine, adalete, insan merkezli bir siyaset üslubuna davet ediyorum" dedi
Gidişatın hayra olmadığına da işaret eden MHP'li Sazak; değerlendirmelerini ve tepkilerini şöyle sürdürdü;
"Olağan üstü hallerde, Kanun Hükmünde Kararname yetkisi; anlaşılabilir bir şeydir. Ancak amacı, OHAL’e SEBEBİYET VEREN kişi, kurum ve konuların üzerine daha hızlı, daha kararlı gitmekle ve daha seri sonuç almakla sınırlı olmalıdır.
Kanun Hükmünde Kararnamelerin; OHAL’i gerektirecek sebeplerle uzaktan yakından ilgisi olmayan, “memur alımından tohum ıslahına kadar,” yargı ve yasamanın yapması gereken her konuda ve sivil hayatta bir kırbaç gibi kullanılması toplumsal yarılmayı kamçılamak demektir.
Fonksiyonları Kanun Hükmünde Kararnameler ile gasp edilmiş yargı ve yasama organları “yürütmenin” karakolu olmaktan öte anlam içermez.
Kimse unutmasın ki; yargıyı ve yasamayı temsil edenler talimatla görev yapan kolluk merkezi değildir. Yasama organının yetkilerini kanun hükmünde kararnamelerle pasifize etmek; her sıkışık dönemde arkasına gizlen ilen MİLLİ İRADEYİ rafa kaldırmaktır.
Yargıya dokunmak, vicdana dokunmaktır, yasamaya dokunmak demokrasiye dokunmaktır.
Kanun Hükmünde Kararnamelerin “yasama üslubuna” dönüşmesi ve yargı hükümlerinin yerini alması; bir “KRAL DEVLET” sanrısının acemi provasıdır ve toplumsal hayata totaliterleşme olarak yansır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sanrılarla yönetilmeyi hakkedecek kadar geleneksiz, üslupsuz ve hakkaniyetsiz değildir.
Siyaset kurumu unutmasın ki; vicdanı yaralanmış, adalet duygusu yaralanmış, hakkaniyet duygusu yaralanmış sosyal aktörlerin merhamet ölçüsü olmaz.
Bugün hiçbir yargılamaya hatta hiçbir suçlamaya maruz kalmadan; can emniyeti elinden alınan, mal emniyeti elinden alınan, tahsil emniyeti elinden alınan kişilerin sayısı bir sosyal patlamayı tetikleyecek hacmi çoktan aşmıştır.
Türkiye merhametsizliğin kurumsallaştığı bir ülke olmamalıdır. Bugün görünen o ki; adaletsizlik, merhametsizlik ve intikam argümanları KHK’lerle kurumsallaştırılmak istenmektedir.
Siyasal aktörleri uyarmak isterim ki; bu gidiş hayra değildir ve bu gidişat “cambaza baklar” ile gizlenecek kadar hafife alınmamalıdır.
Siyaset kurumunu kanun hükmünde kararnamelerle sivil hayatı, toplumsal hayatı tanzimden vazgeçmeye ve kadim kültürümüzün gereğine, adalete, insan merkezli bir siyaset üslubuna davet ediyorum.
Hz. Ali ne güzel söyler; “Devletin dini adalettir; dinin devleti ise hürriyet...”
Bu Haber 1060424 Defa Okunmuştur