(ANALİZ HABER)
BÖYLE KİŞİLERİN HAZIRLADIĞI ANAYASA NASIL SAĞLIKLI OLACAK, MİLLET SİZE NASIL GÜVENİP, İNANACAK?
Devlet Bahçeli'nin talimatı ile Partili cumhurbaşkanlığını onaylayan Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak'ın, Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı'nda (TASAV) yayımlanan bir makalesini okuduğunuzda, 'Siyasi ahlakın kalmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Allah yardımcımız olsun" diyeceğiniz muhakkak
MHP milletvekili Mehmet Parsak yazdığı makalede, milletvekili koltuğunu korumak adına, bugün çalıştığı Partili cumhurbaşkanlığı konusunda tam tersini düşündüğünü gösteren, yani Siyah-Beyaz zıtlığında ki gibi şu ifadeleri kullanıyor;
"AKP’li yetkililerce hedeflendiği belirtilen “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin, yine AKP’li yetkililerce daha önce ortaya atılan sözde “Türk tipi Başkanlık Sistemi”nin “yumuşatılmış” veya en azından “kırpılmış” hâli olduğu söylenebilir.
Bu açıdan “Partili Cumhurbaşkanlığı”, Cumhurbaşkanlığı Makamı’nın devamı niteliğinde olan ancak Cumhurbaşkanı’nın, partisiyle ilişiğinin kesilmediği ve seçimle göreve geldiği bir sistem olarak anlaşılmaktadır.
Ayrıca “Partili Cumhurbaşkanlığı”, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı ve bağımsızlığına ilişkin Anayasal kuralların kaldırıldığı, Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerinde değişiklikler gerçekleştirerek siyasî gücünün arttırıldığı, diğer yandan “sorumsuzluğunun” devam ettirildiği bir sistem olarak da değerlendirilebilecektir."
"UYGULAMASI OLMAYAN SUNİ BİR SİSTEM"
MHP'li vekil Parsak, partili cumhurbaşkanlığı'ndan bahsederken şu ifadeleri de kullanıyor,
“Partili Cumhurbaşkanlığı” gibi siyasî literatürde yer almayan ve uygulaması bulunmayan “suni” bir sistemi değerlendirmek için, bu sistemi fikir olarak ortaya atanların söylemlerine göz atmak yararlı olacaktır. Bu çerçevede; AKP yetkilileri tarafından konuyla ilgili çeşitli açıklamalar yapılarak konu kamuoyunda tartışmaya açılmış, “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne ilişkin bir Anayasa değişikliğinin 2016 yılı Haziran ayı içerisinde TBMM’ye sunulacağı ifade edilmiştir."
"AMAÇ SADECE ÜYELİK DEĞİL!"
Parsak, AKP'nin partili cumhurbaşkanlığı konusundaki amacını da şu sözlerle ifade etmiş,
“Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin hayata geçebilmesi için öncelikle 101’inci maddenin son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının gerektiği tartışmasızdır. Bu fıkra yürürlükten kaldırılmasıyla beraber Cumhurbaşkanı’nın bir siyasî partiye üyeliği veya Genel Başkan olması önündeki engel kalkmış olacaktır.
Bu noktada öne çıkan husus, “Partili Cumhurbaşkanlığı” için sadece 101’inci maddede yapılacak bir değişikliğin yeterli olmayacağıdır. Çünkü burada AKP’nin muhtemel amacı sadece Cumhurbaşkanı’nın bir siyasî partiye üye olabilmesi değil, Cumhurbaşkanı’nın daha geniş yetkilere sahip olması, her türlü siyasi söylemi rahatça ifade edebilmesi, açıkça istediği siyasî partiyi destekleyebilmesi ve hatta genel seçimlerde bir siyasî parti lehine çalışabilmesidir.
Mehmet Parsak, bununla da yetinmemiş ve partili cumhurbaşkanlığının, başkanlık için bir geçiş olduğunu söylerken,
"Bunun yanında yapılan açıklamalarda, “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin “Başkanlık Sistemi” için bir “geçiş” olduğunun vurgulanması da dikkate alınmalıdır. “Başkanlık Sistemi” için gereken değişikliklerin bir bölümünün bu “örtü sistem” üzerinden hayata geçirilerek siyasi açıdan işlerin hafifletilmesi ve toplumun amaçlanan sisteme alıştırılması gibi bir yolun takip edilmesi muhtemeldir." ifadelerini kullanmış.
"CUMHURBAŞKANI TARAFSIZ DAVRANMALI"
Mehmet Parsak, Cumhurbaşkanının tarafsızlığıyla ilgili de şu ifadeleri yazmış;
"Parlamenter rejimin “hakem”i rolündeki Cumhurbaşkanının tarafsızlığı, aslında bu siyasî rejimin doğasından kaynaklanmaktadır ve parlamenter rejimi benimseyen bir ülkenin anayasasında tarafsızlık hakkında bir hüküm olmasa bile Cumhurbaşkanı tarafsız davranmalıdır. Tarafsızlık, cumhurbaşkanının yasama organı ve hükümet arasındaki hakemlik rolünün, anayasal organlar arasındaki denge unsuru olma özelliğinin bir sonucudur. Taraflı bir hakemin adaletli bir yönetim göstermesi ve denge kurması mümkün değildir."
"İNSANLARIN BAŞKANA İTAAT ETTİĞİ BİR SİSTEM Mİ OLACAK?"
Parsak, en güçlü eleştirilerini ise sonuç bölümünde vurgulamış. "Ne olduğu bir türlü söylenemeyen “Türk tipi başkanlık sistemi”, acaba insanların kurallara değil, insanların başkana itaat ettiği bir sistem mi olacaktır?" diyen Parsak,
"İnsanın insana itaat ettiği yerde, anayasa da olmaz, hukuk da olmaz. İnsanın kurala değil, insana itaat ettiği yerde, kimse hukukî güvenlik içinde olamaz; iktidarın en yakınındakiler bile. Herkes keyfilikten payını alabilir.
Türkiye’de 2010 yılında anayasasızlaştırma sürecini birlikte başlatan ve bu süreci birlikte gerçekleştiren gruplardan birisi bugün iktidardan elendi ve dahası iktidarın en büyük hedefi haline geldi. Sadece bu grup değil, iktidarı uzun yıllar desteklemiş önemli siyasetçiler bile bugün anayasasızlaştırmanın hedefi halindeler.
Bugünlerde iktidarı sınırsızca destekleyen bazı gazetecilerin dahi işten atıldıkları yolunda haberler okuyoruz. Dün anayasasızlaştırmanın önde gelen aktörleri, bugün anayasasızlaştırma mağdurları arasına katılabiliyor. Anayasasızlaştırma, anayasasızlaştırmanın mimarlarına karşı dahi kullanılabiliyor." demiş.
"KUVVETLER AYRILIĞINI VE YARGI BAĞIMSIZLIĞINI ZEDELER"
Milletvekili Mehmet Parsak, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ile ilgili de şunları yazmış,
"Taraflı ve fiilen partili bir Cumhurbaşkanının, yargı organlarına bu kadar yüksek sayıda üye seçmesinin kuvvetler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını zedeleyeceği açıktır, iktidardaki siyasî partiyle ve meclis çoğunluğuyla aynı siyasî çizgide bir Cumhurbaşkanının atayacağı Anayasa Mahkemesi üyeleri, kendilerini atayan Cumhurbaşkanıyla aynı siyasi eğilimlere sahip meclisin çıkardığı bir kanunu anayasaya uygunluk bakımından ne kadar objektif bir denetime tabi tutabileceklerdir?
Aynı şekilde açıkça hükümetten yana tarafını belirleyen bir Cumhurbaşkanının atadığı Danıştay üyesi, idare aleyhine karar verirken cesaretle hareket edebilecek midir?
Yargı kararlarında hukukiliğin yerini, siyasî eğilimlerin alması halinde neler olabileceğini hep birlikte yaşayarak görüyoruz. Vatandaşların yargı organlarına güvenlerini kaybetmemeleri için bu kurumların yıpratılmaması önem arz etmektedir.
Bu noktadan hareketle rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Eğer taraflı bir Cumhurbaşkanı tercih ediliyorsa, Cumhurbaşkanının yargı organlarına üye atamaya ilişkin yetkisinde kısıtlamaya gidilmelidir; çünkü görüldüğü gibi taraflı bir Cumhurbaşkanının, en büyük zararı yargı alanında gerçekleşmektedir."
VE SONUÇ...
Bahçeli'nin; Parsak'ı, Makelesini şu ifadelerle tamamlamış
“Partili Cumhurbaşkanlığı” sistemini hayata geçirme pahasına Anayasada gerçekleştirilmeye çalışılacak değişikliklerin yürürlüğe girmesi ihtimalinde hem hukuken hem de siyaseten telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkacaktır.
Cumhurbaşkanlığı’nın tarafsızlığı ve bağımsızlığı ebediyen ortadan kalkacak, tüm hükümet sistemimiz “sessiz” şekilde alt üst olacaktır."
Bu Haber 1120438 Defa Okunmuştur