Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Yer Bilimci Prof. Dr. Süleyman Pampal, Ankara kent merkezinin geçmiş dönemlerde göl yatağı olduğuna dikkat çekerek;
"Depremin riskini, yıkıcılığını artıran en önemli etkenlerden biri de zemindir. Ankara'da çökelti alanları ve bataklık zeminleri üzerine inşa edilen çok sayıda yapı olduğu için; bir depremin yıkım gücü iki katına kadar çıkabilir. Örneğin 6 büyüklüğündeki bir deprem 12 büyüklüğünde bir tahribat meydana getirebilir." dedi
ANKARA'DA DEPREM TEHLİKESİ ÇOK YÜKSEK
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Ankara’nın büyük bir depreme hazır olmadığını” açıkladı.
Pampal, “1996’da yayımlanan haritada Akyurt, Çubuk, Kalecik, Elmadağ, Kazan, Güdül, Beypazarı ilçeleri ‘3. derece’, Kızılcahamam ve Nallıhan ise ‘2. derece’ deprem bölgesi olarak belirlendi. Hem halk, hem yöneticiler Ankara’yı tehlikesiz bir yer olarak görüyorlar ama tehlike çok yüksek” uyarısında bulundu
Yer Bilimci Süleyman Pampal, Ankara’nın AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından yenilenip 1 Ocak’ta yürürlüğe giren “Türkiye Deprem Tehlike Haritası”nda gösterilenden daha büyük tehlikeler içerdiğini belirterek, “Hem tehlike hem risk fazla” dedi.
Ankara’nın içinden geçen küçük fayların 6 büyüklüğüne kadar deprem yaratabileceğini belirten Pampal;
“Asıl büyük tehlike Ankara’nın yakınından geçen, Kuzey Anadolu, Tuz Gölü, Eskişehir, Akpınar ve Keskin gibi fay hatlarında meydana gelebilecek depremlerdir. Örneğin, 17 Ağustos 1668’de Ankara’nın yerle bir olduğu deprem, 1938’de 6.8 büyüklüğündeki Keskin depremi ve 1944’te Bolu-Gerede’deki 7.6 büyüklüğündeki deprem bu fay hatlarından kaynaklıydı” diye konuştu.
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kuş uçumu ile Ankara’ya 80 km. olduğuna dikkat çeken Pampal, “Bolu’da, yine 1944’teki gibi bir deprem gerçekleşebilir. Gerçekleşirse Ankara’ya etkisi büyük olur. Haymana’ya kadar uzanan Tuz Gölü fayı da 2 bin yıldır kırılmıyor. Orada enerji birikti. Kırılırsa tehlike çok büyük” uyarısında bulundu
Bu Haber 983813 Defa Okunmuştur