NEVİN UYGURER yazdı
(Bi önceki Dönem, CHP Ankara Kadın Kolları İl Başkanı)
DÜNYA EMEKÇİ KADINAR GÜNÜ
“EKMEK,GÜL VE HÜRRİYET"
Öncelikle, Kadınlık onuru ve kimliği ile hayatta kalabilmenin, gündelik hayatı idame ettirebilmenin ve dimdik ayakta durabilmenin, artık neredeyse olanaksız hale getirildiği ülkemizdeki ve tüm dünyadaki kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü kutlu olsun.
Keşke, “ekmek, gül ve hürriyet” günlerinin kadınlarımızdan esirgenmediği bir Türkiye’de yaşasaydık.
Keşke, sosyal hayatın ve kültürel dokunun bir kadın mezarlığına döndürülmediği bir ülkenin kadınları olsaydık.
Keşke, Kadın cinayetleri ile uyanmasaydık her sabah… Bir kadının giyim tarzını bile, tacizcileri, tecavüzcüleri aklamak için diline dolamaktan çekinmeyenlere kürsülerin emanet edilmediği okullarımız, üniversitelerimiz olsaydı…
Asgari ücretin bile altında bir aylıkla sömürülen gencecik kadınların, fabrika yangınlarında can vermediği,
Dövülen kadının, “nasıl olsa kocandır, barışırsınız” diyerek yeniden evine yollanmadığı,
Kadının hayatla tüm bağlantılarının kopartılmak istenmediği, bir meta olarak görülmediği, kölelik koşullarına mahkum edilmediği bir toplumsal düzenimiz olsaydı keşke…
Ancak acıdır ki, böyle bir ülkede yaşamıyoruz… Tam tersi, Kadın kimliğine duyulan nefret ve yabancılık, gündelik hayatımızın bütün kurumlarında, bütün alanlarında, iyiden iyiye köklensin ve yer etsin isteniyor…
2010’da Dolmabahçe’de kadınlarla yaptığı açılım toplantısında ‘kadın erkek eşitliğine inanmadığını’ itiraf eden ve kadın denildiği zaman aklılarına “en az üç çocuk doğurun” talimatı vermekten başka bir şey gelmeyen bir anlayış ülkemizdeki kadın sorununu çözeceğine inanmak biraz saflık olsa gerek. Aileden sorumlu bakanımız tecavüze uğrayan erkek çocuklar için "bir defadan bir şey olmaz" diyen bir anlayışın kadın sorununu çözeceğine inanmak da saflık olur.
Cemaat yurtlarına, vakıflara emanet edilen kız çocuklarımızın cayır, cayır yanmasına sadece haber yasağı koyan bir anlayışın kadın ve çocuk sorunlarına kalıcı çözümler getireceğine inanmak da saflık olsa gerek.
Son günlerde, nerede nasıl yetiştiği nasıl profesör oldukları belli olmayan bir güruh gün geçmiyor ki kadınlar üzerine akıl almaz fetvalar vererek kadınları aşağılamak ve bu anlayışa ses çıkarmayan bir yönetim mi kadın sorunlarına çözüm getirecek.
Türkiye’de kadınların yüzde 41.9’u fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor ve yüzde 49.9’la en fazla şiddete maruz kalan kadınları “düşük gelir” grubundan kadınlar oluşturuyor.
Türkiye genelinde yaşadığı şiddeti kimseye anlatmayan, anlatamayan kadın oranı yüzde 48.5 iken düşük gelir düzeyinde bu oran yüzde 54.1’e kadar çıkıyor. Maruz kaldıkları şiddet nedeniyle kadınların yüzde 33.7’si “hayatına son vermeyi düşündüğünü” söylüyor.
Kadın ve erkeğin birbirlerine eşit olmadığını iddia eden, kadını sadece bir sömürü aracı olarak gören ve kadına uygulanan şiddeti doğal bir durum olarak kabul eden bir zihniyetten, bu şiddeti durdurmasını beklemekte mümkün değildir…
Dövülen, öldürülen kadınlar bizim insanlarımız. Bizim kadınlarımız. Bizleriz. Sustukça, sessiz kaldıkça bu saldırganlık ve pervasızlık daha da artıyor.
Kadını ikinci sınıf vatandaş olarak kabul eden bu iktidarı değiştirmedikçe, bu baskı ve şiddet durmayacak, tam tersi daha da artacaktır.
8 Mart Dünya Emekçi kadınlar günü, ister ev kadını, ister doktor, hemşire, işçi, ya da memur olsun, tüm kadınların ortak bir mücadele etrafında kenetlenme günüdür… Kadının kurtuluşu gerçekleşmeden, Atamızın vurguladığı gibi çağdaş bir medeniyet olamayacağımızın altını, bir kez daha çizme günüdür.
Kadınların öldürülmediği, töre cinayetlerine kurban edilmediği, daha çocuk yaştayken evlendirilmediği, okuma ve iş bulma, yani kendi ayakları üzerinde durabilme özgürlüklerinin ellerinden alınmadığı bir Türkiye için, hep beraber mücadele edebilme günüdür…
8 Mart, kadın sorunlarının sadece bir günlüğüne hatırlandığı değil, kadınlarımızın tüm acılarına köklü çözümler arama günüdür…
Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir bütünüz…
Hayatın her alanında bizler varız…
Üreten bizleriz… Doğuran bizleriz…
Bu kaderi değiştirmek bizim ellerimiz de, ve bir gün mutlaka değiştireceğiz…
Bu Haber 827908 Defa Okunmuştur