“KADIN CİNAYETLERİ” değil, “KADIN KATLİAMLARI”
Son 10 yıl içinde Kadınlara yönelik şiddet ve acımasız saldırıların Yüzde 60 oranında artış gösterdiğine dikkat çeken, Ankara’da ki; DÜŞ’ün Eğitim Kurumları Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Başak Aslan,
“Kadın cinayetlerinin pervasızca ‘Kadın katliamlarına’ dönüştüğünü vurgulayarak; “Maalesef toplumumuz ağır bir depresyon geçiriyor, Kadınlar evlerinde, sokaklarda katlediliyor, ülkemizi yönetenler, ilgili kurumlar ve tüm siyasiler ise ‘demeçlerle, başsağlığı telefon ve ziyaretleri’ ile seyrediyorlar.. Şiddete ve katliamlara karşı net çare mi? Maalesef en ufak bir hareket yok.. Ama bu vurdumduymazlık böyle sürer ise, bilinsin ki; şiddet ve katliam korkusu içinde olan Kadınlar, yakında silahlanmak zorunda kalacaklardır” uyarısında bulundu
KADIN KATLİAMLARININ ÖNÜNE GEÇMEDE ÇARE ÖNERİLERİ
Kadın katliamlarının önlemede ki çare ve tedbirleri alırken; cinayetlerin arkasında ki temel unsurları araştırmak gerektiğine işaret eden, DÜŞ’ün Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Başak Aslan, yaptığı yazılı açıklamada; Kadın katliamlarının önüne geçilmesi adına şu önerileri sıraladı;
“Cumhuriyet Devrimi ile temel insan haklarına kavuşan, ‘eşit yurttaş’ olma statüsüne sahip olan Türk Kadını; yüz yıl önce kazandıklarını, son 10 yılda nerdeyse tamamen kaybetmenin eşiğine geldi.
Ayrıştırıcı ve öfke saçan söylemler, ağır geçen sosyal yaşam şartlarının gün geçtikçe yoğunlaşması, toplumumuzu depresyonlara sürüklemiştir..
Aileleri korumada yasalar geliştirilmemiş, olumsuz sosyal ve ekonomik nedenler, insanlarımızı bunalıma sürüklemiş ve bu kötü ruh halleri, aile yapımızı yıkan 10 şiddetinde depremi olmuştur..
İşte bu gergin tolumda; kolay kurban olarak Kadınlar seçiliyor ve katlediliyor.. Başak Cengiz kardeşimizi kılıçla katleden cani ne diyor? “Erkekte öldürebilirdim ama kadın savunmasız olduğu için, kurbanımı kadın olarak seçtim”..
Cinayetler, katliamlar ayrıca küçük çocukların gözleri önünde gerçekleştiriliyor.. Baba Cezaevi’ne, anne toprağa.. Kim bakacak bu çocuklara? Birileri baksa ne olacak? O küçük çocukların o andan itibaren zaten ruhları ve psikolojileri alt-üst olmakta..
Peki, Ülkemizi yönetenler, devletimizin ilgili kurumları, siyasiler; bu vahşet tabloları karşısında ne yapıyorlar?
Tepki demeçleri ve katledilen Kadınların ailelerini ziyaret edip, başsağlığı dileyip, “En ağır cezayı alması için takipçisi olacağız” diyorlar..
Çare mi bu? Asla..
Yeni ve caydırıcı yasal yaptırımlar olmadığı sürece, bu vahşetlerin önüne asla geçemeyiz..
Adalet mekanizması ise; kravatlı canilere indirimler vermekten kesinlikle vaz geçmelidir.
6284 sayılı; Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin önlenmesine dair Kanun ne diyor?
“Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Sunulacak bu hizmetler de; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır”
Biz ne yapıyoruz? İmza attığımız İstanbul Sözleşmesini uygulamadan, çağ dışı gerekçelerle, bir Kararname ile çıkıyoruz..
Caniler Kadınları tehdit ediyorlar, saldırıyorlar, yaralıyorlar.. Şikâyet sonrası; Denetimli serbestlik esasları ile salıveriyorlar ve sadece ‘uzaklaştırma’ veriyorlar..
Cani ‘uzaklaştırma’ kararını çiğniyor ve Kadını öldürdükten sonra Güvenlik güçlerinin ve Adali kurumların haberi oluyor..
Peki, bu canilere ‘uzaklaştırma’ yerine gelişmiş ülkelerde olduğu gibi neden ‘elektronik kelepçe’ kısıtlamaları uygulanmıyor?
Kadını tehdit eden ve yaralayan canilere zaman geçirmeden evlerinde elektronik kelepçe vurulmalı ve dışarı çıkmaları engellemelidir… Bu kuralı ihlal ettiği takdirde de derhal tutuklanmalı ve yargılanması da tutuklu olarak devam etmelidir.
Ayrıca; şiddete eğilimli bu caniler gözaltı işlemi sonrası ilgili uzmanlar tarafından tedavi altına alınmalıdır..
Ve şu anlarda katledilme tehlikesi içinde olan binlerce Kadınımızın isim ve adresleri Adli makamlarda..
Peki, korumada ne yapılıyor? En fazla uzaklaştırma kararı..
Durumu tehlikeli olan kadınlarımızın kendisini saldırılara karşı koruması için devlet neden silah vermiyor?
Bu kara tablonun yok edilmesi için; biran önce toplumsal eğitim ve caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmasını önerdiğimiz gibi Yasalarla; kadın hakları ve özgürlüğünü koruyacak biçimde güçlendirilmeli, kadına tehditler yakın tehlike olarak değerlendirilmeli, İstanbul Sözleşmesi ilkeleri eksiksiz uygulanmalı, kadın katillerine verilen cezalar, üst sınır ömür boyu hapis cezası olmak üzere, artırılmalıdır.
Kadın hakları ve özgürlüğü sorunu bir insanlık, bir uygarlık sorunudur.. Türkiye ise; uygarlaşmaya, Demokratikleşmeye, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olmaya, kalkınmaya, gelişmeye, bu sorunu çözmeden devam etmesi mümkün görünmektedir..
Kadınların en büyük güvencesi Laik Cumhuriyettir, savunmak ve yaşatmak için şartlar ne olursa olsun mücadele vermek; insanca, eşit ve güven içinde yaşamamızın tek koşuludur.
Bu nedenle; Laik Cumhuriyetten yana tüm kadın ve erkekleri omuz, omuza yüreklice bu mücadelede yer almaya çağırmayı bir Cumhuriyet kadını olarak görev sayıyorum”
Bu Haber 287333 Defa Okunmuştur