http://www.haber2000.com
» TÜRKÜLERİN ve DEYİŞLERİN SULTANI SERPİL EFE’den; DEVLETE ve TOPLUMA MESAJLAR VAR

TÜRKÜLERİN ve DEYİŞLERİN SULTANI SERPİL EFE’den; DEVLETE ve TOPLUMA MESAJLAR VAR

SERPİL EFE : "Toplumda sanatçılara, yorumculara müthiş bir ön yargı var. Toplumda sanatçı; halay çektiren, eğlendiren biri olarak görülüyor. Oysa sanatçı; birleştirici, sanat bütünleştiricidir. Bizim savaşa, teröre karşı, barış türkülerimiz var. Biz aksine terörün olduğu zamanlar sahneye çıkmalı, halka birlik ve güven aşılamalıyız"
Paylas
TÜRKÜLERİN ve DEYİŞLERİN SULTANI SERPİL EFE’den; DEVLETE ve TOPLUMA MESAJLAR VAR
Magazin - 21 Ocak 2017, Cumartesi 13:54:28
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

www.haber2000.com

 

 

Yeni çıkardığı “GİZLİ SEVDA” isimli albümü ile müzik piyasasında ve toplumda ki beğenisine bir kez daha imzasını atmayı başaran, Türkülerin ve Deyişlerin sultanı Serpil Efe, Haber Sitemize, ülkemizde ki müzik piyasasını, çıkardığı yeni albümünü, Sanatçıları ve Sanatçıların toplum üzerinde ki yeri ve etkisini, neler yapılması gerektiğini değerlendirdi.

Beğenilen sanatçı Serpil Efe, gurbetçi bir ailenin ikinci çocuğu. Babası, Antalya'nın da yakından tanıyıp sevdiği Binali Efe. Ağabeyi Ergün Efe de Türk Halk Müziği'ne birbirinden güzel eserler hediye eden bir müzisyen.  Sanat, onlar için aileden gelen bir yetenek.  Mesleğine 25 yılı sığdıran Serpil Efe, küçük yaşlarda müziğe başlamış,  konservatuar okuyarak,  işine aşkla bağlanmış.  Operayı halk müziği ile harmanlayarak,  kendisine bir tarz yaratan Serpil Efe, çok yakın bir zamanda  “Gizli Sevda” isimli albümünü çıkardı

 

MÜZİĞE, SANATÇI AĞABEYİSİNİN VOKALİSLİĞİ İLE BAŞLADI

 

Müzik hayatıma ben abim Ergün Efe  ve babam Binali Efe'den etkilenerek başladım.  Profesyonel olma aşamasında ise meslek hayatıma ise abimle devam ettim.  Abim Ergün Efe'nin arkasında uzun yıllar vokalistlik yaptım. 15 yaşından bu yana sahnelerdeyim.

 

Yaklaşık 25 yıldır bu mesleğin içerisinde aktif olarak çalışıyorum. İlk albümüm,  sevgili duayen Türk Halk Müziği sanatçımız Musa Eroğlu sayesinde oldu.  Sağ olsun, Musa Eroğlu'nun bende emeği çoktur. . Asla bunu inkâr edemem.

 

BEN, KONSERVATUAR MEZUNU OLMAMA RAĞMEN, KENDİME SANATÇI DİYEMİYORUM..ŞİMDİ, MİKROFONU ELİNE ALAN SANATÇI OLMUŞ

 

Sevgili Belkıs Akkale bizim aile dostumuz. Çok sevdiğimiz bir sanatçı.  En samimi olduğum, dostluğuna en güvendiğim bir insan.  O bana hep bizim dönemimizin sanatçılarının şanslı olduğunu söyler.   Ama bana göre ise bizim dönemimizin sanatçılarının çok şanssız olduğunu düşünüyorum.  Belkıs abla kendine göre haklı olabilir. O dönemde bir çok imkânsızlıklar vardı. Bu dönemde ise internet, bilgisayar, teknolojik olanakların hepsi var.   Ama bana göre geçmiş dönemimin müzisyenleri bize göre daha şanslı. Çünkü o dönemde yapılan her şey doğrudan hedefine varabiliyordu.  Bir değer vardı.

 

Ben, konservatuar mezunu olmama rağmen şuan kendime sanatçı diyemiyorum.  Sanatçılık başka bir şey.  Bu zamanda, ben bile kendime sanatçıyım diyemezken,  mikrofonu eline alan sanatçı olmuş.  Ee tabi böyle olunca haliyle siz arka planda kalıyorsunuz.  En iyisini, mesleğinde en başarılısını seçmek yerine,  ucuza kim iş yapıyorsa konserlere onu çağırıyorlar.  Eskisi gibi o devasa sosyal içerikli konserlerimiz yok.  Biz türkü barlardayız.  Az bir kitleye hitap edebiliyoruz.  Çok zor bir dönemi yaşıyoruz.  Oysa geçmişte öyle değildi. O dönemde usta sanatçılar,  toplumla daha fazla kucaklaşabiliyordu.  Kendinizi çok daha rahat ifade edebiliyordunuz. Mesleki ahlak çok daha fazlaydı.  25 yıl önce üretilen eserlere, günümüzde üretilen eserlere bir bakın..

 

RAHMETLİ ANNESİNE İTHAF ETTİĞİ “GİZLİ SEVDA” ALBÜMÜ

 

Yeni albümümün adı, “Gizli Sevda”.  Ahmet Kaya'nın tüm albümlerini yapan Sayın Osman İşmen'le çalıştık. Ayrıca Kenan Çallı,  Ergün Efe birlikte çalıştık. 

 

Albümde abim Ergün Efe'nin eserleri de var.  Sözleri bana, müziği hocam Musa Eroğlu'na ait ve  çok dinlenen 'Yollarına kar mı yağdı' eseri de bu albümde.  Bu esere sevgili Belkıs Akkale düet yapmıştı, klip çekmiştik. İçime sinen, kendime ait bir tarzım olduğunu düşündüğüm bir albüm oldu.  

 

Bu albümümü bir doktor hatası yüzünden yok yere kaybettiğim anneme ithaf ettim. Albümümün alt yapısının oluşturulması sırasında, alanında usta isimler enstrümanlarıyla bize eşlik etti.

 

 ALBÜM YAPMAK VE KLİP ÇEKMEK BÜYÜK MADDİ KÜFLET

 

6 sene sonra bir albüm yaptım. Bu dördüncü albümüm.  Gerçekten maddi bir külfet.  Son albümüm bana yaklaşık 60 Bin liraya mal oldu.  Çalışıyorum, kendi emeğimle, konserlerden kazandığımla albüm çıkartmaya çalıştım. Normalde her sene bir albüm çıkarmamız gerekirken çıkaramadım.  Çünkü her şey para!  Adam gibi bir klip çekmek isterseniz yaklaşık 15 Bin liraya mal oluyor.  Bunu yayınlamak,  bizim kendi kesimimizin kanallarında bile binlerce lira istiyor.

Bu yüzden birçok müzik kanallarına çıkamıyoruz bile..

Kral TV  müzik kanalına yaklaşamıyoruz.  Kral TV'de bir müzik klibi yayınlamanın bedeli yaklaşık 25 bin lira.  İş albümle bitmiyor yani, hepsi maddi bir külfet. 

 

ARTIK ALBÜMLER SATMIYOR.. DEVLETİMİZSANATÇILARA KATKI SAĞLAMALI..TELİF HAKKI SORUNU HERKESİN KANAYAN YARASI

 

Günümüzde zaten albüm yapan yok.  Çünkü sanatçıların bin bir emek vererek yaptığı albümler artık satmıyor.  Albüm yapanlar satmak için değil, prestij için albüm yapıyorlar.   İnsanlara “neden almıyorsun” diye soruyorsun; 'neden albümü alayım ki, gider internetten dinlerim' diyor.  O insanları da anlıyorum. Ben de almıyorum albüm.  Belirli internet sayfalarından albüm dijital olarak indirilebiliyor ama bunu yapan insan sayısı da çok az.  

 

Devlet, sanatçılara hiç bir katkı sağlamıyor.  Sağladıkları insanların çoğu,  siyasi yakınlık duyduğu insanlar.   Bize hiç bir şekilde bir destek bir maddi katkı sağlamıyorlar.

 

Sanatçılarımızın bağlı olduğu MÜYORBİR diye bir kurumumuz var.  Bana 4 ayda bir bu kurumdan 300 veya 400 TL telif parası alıyoruz. Düşünün 4 ayda 400 TL bir sanatçıya ne sağlar? 

 

Bu parayı alsam bile sanat adına ne yapabilirim ki?  “Hiç yoktan iyidir” diye düşünebilirsiniz ama işte çok şeyler var söylenecek. 

 

Devletin sanat dünyasına varlığını göstermesi gerekiyor.  O kadar çok konuşan, o kadar çok boykot, o kadar çok eylemler yapıldı ki sanat adına...

 

Devletten şunu istiyorum;  bu ülkede işini layıkıyla yapan sanatçılar,  kliplerinin kanallarda ücretsiz yayınlayabilmeli ve buna destek olmalı.  RTÜK aracılığı ile bu yapılabilir. 

 

Belirli bir olgunluğa belirli bir düzeye gelmiş, maddi imkanı olmayan sanatçıların kliplerini en azından yerel kanallarda ücretsiz yayınlatsın.  Böyle diyorsun, buna yerel kanallar “biz nereden para kazanacağız” diye karşı çıkıyor.   İşin içinden çıkılmaz bir durum.

 

Telif sorunu herkesin kanayan yarası. İşte insanlar hak ettiklerini almayınca, doğru dürüst eserler çıkmıyor.  Dijital platformda satışlar bize istediklerimizi vermiyor.  Müzik piyasası dibe vurmuş durumda!

 

TÜRKÜ DEMEK, FELSEFE DEMEKTİR… TÜRKÜ SÖYLEMEKLE MAALESEF GEÇİMİZİ SAĞLAYAMIYORUZ..

 

Türküleri bu kadar çok sevmesem, kesinlikle bu mesleğin içinde yer almam. Ben mesleğim dışında başka işler de yapıyorum.  Bunu kimse bilmez.  İki üniversite mezunuyum. Biri işletme, biri konservatuar. Sadece müzik yapsam hiç geçinemem.  Hafta içi Alman şirketinde çalışıyorum. Ben türkü söyleyerek geçimimi sağlamaya çalışsam asla geçinemem.

 

Türkü demek, bir felsefe demektir.  Eski eserlere bakıyoruz; Neşet Ertaş'a, Aşık Mahsuni'nin yaptığı türkülere bakın, size başlı başına bir ders veriyor.  Ben her zaman söylüyorum; kitap okumuyorsanız, Mahsuni'nin türkülerini dinleyin!  Ustanın her söylediği bir kitap dolusu anlam. Size mesaj veriyor.  O kadar derin bir mesaj ki, Günümüzde ise bu kadar derinlikte türkü eserleri maalesef çıkmıyor.  Keşke çıksa... 

 

Çok dinlenen bir türkü sözüne bakıyorsunuz; "saçlarını taramışsın, sarı renge boyamışsın"  diyor.  Türkünün tamamını dinliyorsunuz anlam yok, derinlik yok. Bir başka çok dinlenen türküye bakıyorsunuz; "Saçlarını yol getir, git ara bul getir"  diyor.  İçinde şiddet barındıran sözler.  Ama dinleniyor, anlamıyorum.  Yazanın ellerine sağlık ama  bazı türkülerin içi boş . Sadece yazılmak için yazılmış.  Sevmediğim ama çok dinlenildiği için söylemek zorunda kaldığım türküler var.  Ben beğenmiyorum ama türkü barlardan bu istekler geliyor. 

 

HERKES TÜRKÜ OKUYABİLİR AMA HERKES ALBÜM YAPMAMALI.. TAKLİTÇİ SÖZDE SANATÇILAR TÜREDİ

 

Türkülerin özünü bozmadan okuyan ya da kendine özgü tarz oluşturanları çok seviyorum ve çok saygı duyuyorum. Ama bu taklitçi kesim var ya taklitçi kesim, onlara çok büyük öfke duyuyorum. 

 

Bu ülkeden bir Kıvırcık Ali geçti gitti.  Çok güzel farklı bir adamdı. Şimdi bir türkü bara gidiyorsun ya da internetten dinliyorsun, binlerce Kıvırcık Ali çıkmış. Dinlerken Kıvırcık Ali yaşıyor sanırsın.  Güler Duman'ı bire bir taklit edenler var. Ben buna çok karşıyım.  

 

İyi bir müzisyen ve ses sanatçısı kendine özgü bir tarz oluşturmalı ve yaşamına öyle devam etmeli.  Opera tarzıyla, aryalarla türkü okumaya çalıştım kendime özgü bir tarz yarattım. Herkes türkü okuyabilir ama herkes albüm yapmamalı. 

 

25 yılımı bu mesleğe verdim, binlerce konsere gittim.  Ben bile sanatçıyım diye çekiniyorken,  özgüveni yüksek bazıları iki türkü okuyor hemen albüm yapmak, hemen popüler olmak istiyor.  Yok böyle bir şey! Parasız pulsuz o kadar çok konsere gittik ki!  Ben son 10  yıldır bu meslekten para kazanıyorum.   Bu işi sevmesem inanın asla yapmam.  Türkü barda sahne alıyorsun adam bir biraya seni satın aldığını düşünüyor.

 

SORUN TOLUMDA.. OKUMUYOR.. DÜŞÜNMÜYOR.. SANAT CAMİASI BU DURUMDAN ÇOK RAHATSIZ

 

Bence sorun, toplumda. Neden daha derin içerikli türküleri dinlemiyor da felsefi derinliği olmayan Türküleri dinliyor? 

 

Çünkü toplumun kapasitesi bu. Toplum okumuyor.  Toplum okumayı sevmiyor.  Düşünmeyi sevmiyor galiba. Tam olarak ne demeliyim bilmiyorum.  Aslında benim gibi birçok sanatçı bu durumdan rahatsız.  

 

Bir anımı anlatmak istiyorum. Bir gün türkü bara gelen bir çift benden istek türkü istedi.  Dedi ki; "Abla sevgilim için senden bir türkü istiyorum. “İki kurşun sıkmışam, biri sana, biri bana”  söyler misin" dedi.  Dedim ki, “ya kardeşim sen bunu sevgilim için istiyorum diyorsun ama sevdiğine kurşun sıkıyorsun. Bu nasıl sevgi.  O kadar türküler varken bu türküyü mü buldun, insan sevdiğine kıyar mı,  bu ilişkinin sonu belli" güldük...

 

ÇÖZÜM  ..: HERKES MESLEĞİ NE İSE ONU YAPMALI

 

Ben 30 yıldır yurt dışında yaşadım. Orada iki üniversite bitirdikten sonra ailem buradaydı, Musa Eroğlu ağabeyim sayesinde buraya yerleştim.  Avrupa ile burayı kıyaslayalım mesela;  orada hangi meslek dalını okursanız, o meslek dalıyla hayatınıza devam edersiniz.  Ama burada Adam mühendis olmuş,  hamburger satıyor. Yani okunan meslek dalıyla insanlarımızın hayatını devam ettirdikleri meslekler aynı değil.

 

Bu da profesyonel olamadığımız, her şeyin Arap saçına döndüğü bir duruma neden oluyor.   Ben Türkiye'ye geldikten sonra bunu gördüm.  İşte bütün sorun da burada. Toplum sağlıksız büyüyor.   Bu sorun düzelmedikçe, yaşadığımız sorunların devam edeceğini düşünüyorum.  Türküleri kimse okumasın demiyorum yanlış anlaşılmasın.  Mesleğin ne ise onu yap. Onunla profesyonelleşin diyorum. 

 

TERÖRE, SAVAŞA KARŞI TÜRKÜLERİMİZ VAR.. TÜRKÜLERİ; TERÖRE İNAT SÖYLEMEMİZ LAZIM.. BAZI YASAKLAR, TERÖRÜN AMACINA HİZMET ETMİŞ OLUYOR

 

Ben de kesinlikle terörden ve bizlere getirdiği yasaklardan rahatsızım. Avukat görev yapıyor, terör olsa bile gidiyor görevini yapıyor.  Bir doktor terör olayı olsa bile gidiyor ameliyatını yapıyor ekmeğini kazanıyor.  Toplumda sanatçılara karşı müthiş bir ön yargı var.  Toplumun gözünde ses sanatçısı “göbek attıran, lay lay lom” eden biri.  Halay çekme, eğlenme yeri gözüyle bakılıyor müziğe. 

 

Yok, böyle bir şey..  Konserlerimiz terör yüzünden iptal ediliyor. Bundan çok rahatsızım.  Herkes görevini yaparken biz görevimizi neden yapamıyoruz?

 

Sanat birleştirici, sanat bütünleştiricidir.  Bizim savaşa karşı barış türkülerimiz var.  Biz tam aksine terörün olduğu zamanlarda sahneye çıkmalı, halka güven ve birlik aşılamalıyız.  Olmuyor, iptal ediyorlar, birleşmemizi, geleceğimiz engelliyorlar.

 

Ülkemi çok seviyorum, mesleğimi çok seviyorum. Ülkemde sorunların artık çözüme kavuşmasını istiyorum. Terör belasının, ayrılıkçı anlayışın sona ermesini istiyorum.  Ülkemde herkesin yaptığı işten memnun olmasını, emeğinin karşılığını almasını istiyorum. 


Bu Haber 3198686 Defa Okunmuştur

OKUYUCU YORUMLARI

1 Yorum Yapildi
Yorum
Mehmet Zeki Aydogdu - 22 Ocak 2017, Pazar 14:48:38
Toplumun böyle mutevazi dürüst sevgi mesajlara ihtiyacı var teşekkür ederim Serpil efe..
Begendim 3 Oy
Begendim
Begenmedim 0 Oy
Begenmedim
UYARI:Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.(Yorum Yapanın Taahütü)Yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ad Soyad
E-Posta
Yorum

Haber Arşivi

ÇOK OKUNANLAR

Hava Durumu



İçerik Yükleniyor...
Ankara’ya 5 yıldır tek bir kalıcı eser yapamayan, “Çapsız” Mansur Yavaş; dünyanın en büyük tema parkı olan ANKAPARK’ı, siyasi kin ve ağır kıskançlık psikolojisi ile açıkça harabeye çevirtti. Parkta yapılan 83 hırsızlıklara göz yumduğu gibi şimdi de yerel seçimler arifesinde; parkta ki dinozor ve diğer oyuncakları kaldırıp, atacağını ve bu alanı yeşil alan yapacağını duyuruyor, güya Ankaralıların da görüşlerini aldığı anketi aktarıyor.. İşine geldiği zaman da; yıllardan beri “bu park 14- 16 milyar liraya yapıldı, parayı oyuncaklara gömdüler” gibi ciyaklayıp, siyasi itibar suikastları yaptı, yaptırdı.. Parkı harabeye çevirmesinin tek gerekçesi ise; Ağır siyasi kin.. Melih Gökçek yaptırdı diye.. Şimdi, halkı ücretsiz, otobüslerle parka getiriyor. Niye; Parkın kırılan oyuncakları, harabe görüntüsünü görmeleri için.. Zeka özürlüler, Ankaralı sormayacak mı, “Bu parkı kim bu hale getirdi?” diye Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Ankara Valisi.. Bu parkı Melih Gökçek Belediyeye süper görüntülerle teslim etti mi? Etti? Park kimin denetimde idi? Ankara Büyükşehir Belediyesinin.. Başkanlar kimdi? Mustafa Tuna ve Mansur Yavaş.. Peki, 5 yılda bu büyük devasa parkı kim bu hale getirdi? Kim harabe olmasına göz yumdu? Mansur Yavaş.. Şimdi bu parkı tamamen kaldırıyor.. Bu park 14 milyara yapılmış ise, sen kimsin ki devletin bu parasını keyfine, kinine göre çöpe atıyorsun? Evet, Sayın İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi. Lütfen, derhal parka görevlileri gönderip, zarar- ziyan tespitleri yapılmasını ve parkın şuan ki halinin tespitini ve gerekli soruşturma işlemlerinin yapılmasını Ankaralılar adına sizlerden rica ediyorum...
SAYIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ve ANKARA VALİSİNE “MANSUR YAVAŞ” ÇAĞRIMDIR.. “KAMUYA AĞIR ZARAR VERDİ, YAPILAN MEGA HİZMETİ; SİYASİ KİN İLE HARBEYE ÇEVİRDİ, ŞİMDİ DE ORTADAN KALDIRIYOR”

SON EKLENENLER

FaceBook

Haber Ara

Copyright ©2010 - Tüm hakları saklıdır.
PHP Haber Sitesi Türkiye Tasarım
Haber 2000- Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz Ve kaynak gösterilmeden Alıntı Yapılamaz. Yayınlanan Tüm Haber Ve Açıklamalar İlk Kaynaktan Ulaştırılan Açıklamalardır. Sitemiz Bu Açıklamalara Ekleme Veya Müdahelede Bulunmadan Yayınlar. Yorum,Makale, Sizden Gelenler Bölümündeki Yazılardan Yazanlar Sorumludur. Harici Bilgiler Ayrı Bir Sayfada Açılır. Haber 2000 Bu Linkler Ve İçeriklerinden Sorumlu Değildir.Her Türlü Haber Ve İletişim İçin millitaraf@hotmail.com Adresini kullanabilirsiniz. Sitemizden Daha İyi Yararlanabilmek için Gizlilik İlekeleri Ve Yayın Prensiplerimzi Okuyunuz. Ekonomik Veriler Bilgilendirme Amaclidir.Kullanimindan Dogacak Sorunlardan Sitemiz Sorumlu Degildir. En İyi İnt Exp 8+ 1024x768 Görüntülenir