GÖKTÜRK TUNÇTÜRK
(Cafer Uğurlu) yazdı
Değerli okuyucular..
Bu gün 12 Eylül.. Bundan 42 yıl önce Türkiye tam bir kara gün yaşadı..
12 Eylül 1980 günü Askeri darbe oldu..
Ben o zaman Ülkücü Gençlik, Ankara Bahçelievler bölge sorumlusu idim..
11 Eylül günü, Askeri darbe olacağını öğrendim ve bizim bir 5 kişilik ekibimiz vardı, bir de kırmızı Murat 124 otomobilimiz.
“Yarın darbe olacağını” öğrendiğim 11 Eylül 1980 günü Murat 124 otomuza atlayıp, bir yüzbaşının desteği ile İzmir eski Foca’ya kaçtık. Yüzbaşının oğlu da bizim ekipte idi.
Gittik.. Daha çok genciz.. Darbe akşamı haberlerde darbeci başı Kenan Evren’in konuşmasını dinliyoruz.. Baktık, “Ülkü” den falan bahsediyor..
Zannettik ki; bize bir şey yapmayacaklar.. O zamanlar.. şimdi ki gibi cep telefonu mu var ki, anında neler olduğunu öğrenesin..
Jetonla Ankara’da ki evimizi aradım.. Yengem; “Evin etrafını asker ve polis sarmış, seni arıyorlar, koltukları kestiler, kitapları yırtıp, aldılar” falan deyince ben “eyvah” dedim..
Sadece gazetelerden okuyoruz.. Bir baktık Cumhuriyet ve Milliyet “Bahçelievler infaz ekibi firarda, aranıyorlar” diye haber yapıp, bizim isimlerimizi sıralamış.. Akşam da TRT de haberlerde verince, biz kıpırdayamaz olduk..
Parada yok.. 2 Fotoğraf makinamız vardı, sattık. Bir TRT sanatçısı gelip bize biraz para verince, benzin alıp Ankara’ya gizlice dönmeye karar verdik..
Ve Ankara’ya geldikten 25 gün sonra.. Birer, birer yakalandık.
Benimle birlikte İcra Memuru olan ağabeyim, küçük kardeşimi ve 11 arkadaşımızı aldılar..
Ankara Emniyet müdürlüğünde ki 18 günlük işkence zulmünden ve gözleriniz bağlı ifade imzaladıktan sonra Mamak Askeri Savcılığına çıktık ve hepimiz tutuklandık..
Düşünün… Bizim evden 3 kişi birden tutuklandı.. Tek maaş vardı… Ve ağabeyimi açığa aldılar.. Ev kira… Çileye bakın…
Şimdi veresiye Ülkücü, Milliyetçi olanlar var.. Orada, burada Bozkurt postuna bürünmüş ve Ülkücülükten geçinen çakallar var..
Siyaset ayrı, dava adamlığı ayrı…
Mamak D-1 koğuşunda… Kimse, kimsenin derdini sormuyor, yardımlar gelmiyor.. 3 kardeşiz… Paramız yok… MHP Genel Merkez yöneticileri koğuşumuzda ama “paranız var mı, yok mu? Kantinden bir ihtiyacınız var mı?” diye sormuyorlar..
Bana uyku haram… 5 çocuklu ağabeyim ve küçük kardeşim benim yüzümden zindana düştüler.. Tek düşüncem, “onlar tahliye olsun, ben 20 yıl ceza alayım, razıyım” ..
Ve 6 ay sonra bazı MİT’çilerin yardımı ile işkencede neleri imzaladığı öğrendim.
“35 bombalama, ev baskınları, kurşunlamalar, para toplama, seminerler verme, 21 silah teslimi ve Türkiye Adaletçi İntikam Tugayı Komutanlığı..”
Şimdi sıkı durun….
Savcı Nurettin Soyer’in hazırladığı iddianameye göre; ben işkence sırasında polislere 21 silah teslim etmişim.. Marka, marka sayıyorlar..
Oysa ki teslim ettiğimiz bir silah var.. O da devlet ruhsatlı ve 1,5 yıldır ateş edilmemiş bilirkişi raporu var..
Gel de işin içinden çık… Amaçları beni cezaevinde tutmak..
Silahların sabıkalı olup, olmadığını da bilmiyorum…
Sabıkalı ise nerelerde suç işlendiğini de biliyorum..
Buna rağmen … Derdim, ağabeyim ve kardeşim çıksın yeter..
Ve ağabeyimi 8,5 ay sonra şükür tahliye ettik… Kaldık biz… Biraz da olsa nefes aldık..
Ben aynı zamanda 12 Eylül öncesi Ülkücü ve Milliyetçi Adliyecilerin başkanlığını yürütüyordum… Yani; mahkeme işlerinden iyi anlıyordum… Başladım bizim Bahçelievler dosyasını incelemeye..
Her incelemede… Savcı Nurettin Soyer çıktı karşıma…
İddianameler kırpılan konuşmalarla ve ifadelerle hazırlanmış..
Askeri timin işkenceci komiserleri Zeki Kaman ve Dürüst Oktay zaten Savcı Nurettin Soyer ile koordineli düzmece ifadeler hazırlıyorlar.
Doğu Perinçek’in, Aydınlık gazetesinin, Cumhuriyet ve Uğur Mumcu’nun benim hakkımda yazdıklarını delil sayıyorlar..
Bahçelievler ekibi davasını; özellikle MHP iddianamesinden ayırdılar.. Sebebi de şu idi; “Bahçelievler Ülkücü Gençlik (ÜGD) olaylarla mahkum edilsin ve bu mahkumiyetle MHP ve yöneticileri bağlantılı olarak mahkumiyetler alsınlar..
Bu hesabı yapanlar kimler?
Kenan Evren, Savcı Nurettin Soyer (Tunç Soyer’in babası), Uğur Mumcu, Dürüst Oktay ve Zeki Kaman
Ve 2 Bin sayfa MHP Davası iddianamesi hazırlanmış.. Savcı Nurettin Soyer zaten iddianameden bihaber..
Neden bihaber?
Çünkü MHP ve Ülkücü kuruluşlar davası iddianamesini Cumhuriyet gazetesi yazarı olan Avukat Uğur Mumcu evinde hazırlamıştı. Bunu bana bizzat, rahmetli Alparslan Türkeş söyledi..
Şimdilerde; “Ben babamın oğluyum, babamın yaptıkları ile gurur duyuyorum, babamın hukuka saygısı güçlü idi” diye babasını savunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in babası olan Askeri Savcı Nurettin Soyer bakın ne zulümleri yönetti, nelere imzalar attı?
Sırf Türk gençliğine ve toplumuna gözdağı ve korku vermek için, “bir sağdan, bir soldan, yaşı mı tutmuyor? Götürün mahkemeden yaş büyütme kararı alın getirin asın” diye bu ülkenin evlatlarının; merhametsizce, vicdansızca idam edilmesinin zeminlerini hazırladı ve imzalar attı..
Askeri Savcı Nurettin Soyer'in hazırladığı MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında; Alparslan Türkeş yaklaşık beş sene kasten hapis yatırıldı
Hatta Türkeş bir duruşmada 2 bin sayfalık iddianameyi Savcı Nurettin Soyer’in yüzüne fırlatarak; “Al, zaten sen yalanlarını, iftiralarını sıralamışsın, istediğin şekilde yargıla ve cezayı verin” dedi.
Savcı Nurettin Soyer'in hazırladığı düzmece iddianame sonucu; MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasında; 5 idam ve 9 müebbet hapis cezaları verildi, 221 Ülkücü de; 36 yıl ile 10 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı.
İşin ilginç ve kamuoyunun da bilmediği tarafı Savcı Nurettin Soyer'in bu düzmece iddianamesinde; Alparslan Türkeş'in, "Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün baş yöneticisi" olmaktan ötürü 11 yıl hapis cezası aldı..
Bu zulüm soruları Tunç Soyer’e; İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olduğu sıralarda sorulduğunda ne diyordu?
“Geçmişi kaşımaya gerek yok, geçmişi kurcalamanın kimselere yararı yok”..
Ama bir bakıyorsun… 9 Eylül, İzmir’in kurutuluş günü kutlamasında; “hepimizin atası” dediği Osmanlıya ağır hakaretler ve iftiralar atıyor..
Birkaç Osmanlı paşasının tutumunu eleştirebilirsin ama tüm Osmanlıyı hain ilan edemezsin Tunç efendi.
Ve unuttuğun bir şey var Tunç efendi… Atatürk’te bir Osmanlı subayı idi…
Kime ve kimlere selam çakıyorsun sen?
İzmirlilere, kurtuluş hediyesi sunmak istiyorsan, lağım kokan körfezi temizle, vatandaş burnunu tutmadan gezebilsin…
Ama Tarkan’ı getirip 50 milyon lira veriyorsun…
Ücretsiz Tarkan konserine gelen halkı, kendi saffında sanıyorsun..
Ve merak ediyorum… Mason kulübüne üye olma iddialarına karşı niye sessizsin?
Değerli okuyucular..
Şimdilerde, HDP ve PKK üzerinden “Milliyetçilik” ahkâmları kesen Meral Akşener; 12 Eylül darbesinde zulümlere ve işkencelere imza atan Askeri Savcı Nurettin Soyer’in oğlu Tunç Soyer’in; İzmir Büyükşehir Belediye başkanı adayı olması tepkilerine nasıl karşı çıkmıştı?
“Biz ilkeler üzerinden ittifak yaptık. Kendisine hiç 'Kimin oğlu olduğu' üzerinden kendisine eleştiri yöneltmedim. Evladın işlediği suçtan babanın; babanın işlediği suçtan oğulun sorumlu tutulamayacağı bizzat o dönem Alparslan Türkeş tarafından dile getirilmiştir. Soyer'in aile geçmişi üzerinden siyaset üretilmesine tebessümle yaklaşıyorum. Tunç Soyer üzerinden istismar bataklığı oluşturacağını. CHP’lilere ifade ettim. Benim için Tunç Soyer in adaylığının bir mahsuru yoktur. Şahsen benim karşı duruş, dayatmanın tarafı olmadığımı söylüyorum”..
İşte ikiyüzlü siyaset.. Sözde dava neferliği…
Değerli okuyucular..
Dedim ya, benim iddianamemde; “işkence sırasında polise 21 silah teslim ettiğim” gösteriliyordu..
Cezaevinden bizzat Savcı Nurettin Soyer’e dilekçe yazdım ve dedim ki;
“Bakın, ben de Ankara adliyesinin eski Zabıt katibiyim.. Beni kandıramazsınız.. Eğer polise 21 silah teslim etmişsem, bu teslim edilen silahlar da Savcılık emanetinde kayıtlı olması lazım.
Ben 21 silah teslim etmedim. Savcılık emanetine sorun”
Ve bir gün askerler beni cezaevinden alıp, Nurettin Soyer’in karşısına çıkardılar…
Bana sert ifadelerle; “Sen nerelisin?” Diye sordu.
Ben de; “Kars- Kağızmanlı” olduğumu söyleyince hakaretin dozunu arttırarak;
“Ulan eşek oğlu, eşek… Ta Kars’tan gelip Ankara’yı karıştırıyorsun.. Terbiyesiz, işimizi bize mi öğreteceksin.. Teslim edilen silahlar tabi ki Savcılık emanetinde kayıtlı olacak.. Şimdi, Ankara emniyeti Siyasi Şubeye yazı yazıp, soracağım.. Cevabı gelince bakarız.. Hadi şimdi git”..
Ankara- Mamak ile Ankara Emniyet müdürlüğü arası ne kadar zaman alır?
Araba ile 30 dakika… Hadi bir saat olsun…
Yazılan müzekkereler elden gönderiliyor… Yani Ankara Emniyetinden en geç 7 gün içinde cevap yazısı dosyaya gelmesi lazım..
4 ay geçti… Yine bir gün asker gelip beni alıp, Savcı Nurettin Soyer’e götürdü..
Ve bu sefer sakin bir üslupla… “Karslı senin teslim ettiğin gösterilen 21 silah sana ait değilmiş. Gelen yazıda; senin soruşturmanı yürüten polis ekibi aynı zamanda; DEV-YOL ve DEV-SOL’dan yakaladıkları ekibinde soruşturmalarını yürütüyorlarmış..
İşlerin yoğunluğu ve polislerin yorgunluğu nedeniyle dalgınlıkla DEV-YOL’un silahları senin üzerine kaydedilmiş.. Gelen yazıyı mahkemeye göndereceğim”…
Vay, vay… Ben de yedim Soyer amca…
Ama çaresizim…. Sustum….
Tunç Soyer… Babanın hukuka saygınlığını görüyor musun?
Bu Haber 127498 Defa Okunmuştur